acılar düğümlendi boğazımda...katil sigaramdan bir nefes çektim,,,
nefesimi açabilmek için...tıkanan bir hayatı açmak için...
yetmedi; körükledim...yedim sigarayı adeta...
geçmedi acılar boğazımdan ...geçmiyor...
her yanım tütün kokuyor...kayda değer başka bir şey yok...
kayda değer hiç-bir-şey-yok!!.
ne acı...ve ne kadar da gerçek... sevmekten vazgeçtim...
kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.
canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.
bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.
gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.
her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.
düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.
ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.
sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.
tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden "sen" olduğun için vazgeçtim.
bencil olduğun için vazgeçtim.
bunlardan sadece bir tanesi senden vazgecmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.
ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.
bu yüzden ben de senden vazgeçtim..
vazgecmesı ıcın baskı yapılan sevgılının, bu baskılardan etkılenıp hareketlerını degıstırmeye basladıgı zaman...
benım hala ümidim var. hersey bıtmıstır artık demek ıcın cok erken.
gözlerin eski gibi bakmadığında vazgeçtim sevmekten ben
gözlerinde aynı şiir yoktu, eski bir trajedi, yalan yanlış bir masal vardı.
masal okuyordun bana ben bileklerimi kesiyordum sen sözlerimi.
karşılıklı bir kesişmeydi, uzun soluklu bir bakışma değil gözgöze gelmemiz.
kelimeler bir kız çocuğu gibi ordan oraya amaçsızca koşup ağlıyordu aramızda.
ben sevdim diyordum sen göremedin diyordun ben mi dilsizdim sen mi kör? bilmiyordum ama gözlerine baktığımda gördüğüm düş bitiyordu. bir bir bütün kalalerim düşüyordu, her kalede ben biraz daha ölüyor dirhem dirhem kan sızıyordum.
bağrıyordum yardım istiyordum ama sen zaten çoktan esir olmuştun.
gözlerin yerinde yoktu sanki,
bana eskisi gibi bakmıyordun.
ben de gözlerin eskisi gibi bakmadığında sevmekten vazgeçtim...
elimi tutacağını bildiğimden, artık cebimden hiç çıkarmıyorum ellerimi.
gözlerinin içine bakmak gelmiyor içimden, belki de onun için kaçırıyorum gözlerimi.
uyanır uyanmaz sana bakmıyorum yanımda mısın diye,
duvara koyup elimi duruyorum dakikalarca, dönmüyorum senin tarafına, elimle yoklamıyorum kalktın mı acaba?
saatlere mi hiç bakmıyorum, yetişeceğim ya da kaçıracağım bir şey yok artık.
içim titremiyor; alışkanlıklarına deli gibi düşkün olan ben, tükürüp atmak istiyorum şimdi ağzımın içindeki birikmiş sözleri.
geçen üsküdar sahilinden geçerken "dur iki dakika" demediğimi farkettim. sen neden "daha hızlı sür" dediğimi anlamadın.
şimdi soruyorsan şayet, sevmekten ne zaman vazgeçtin?
derim ki seni her suçladığımda aslında hala umudum varmış benim. düzelir sanmışım, konuşursak olur sanmışım, anladım ki yanılmışım. ite kaka olmazmış bu işler. seviyormuşum ya, mazur gör ben bilememişim.
şimdi bakıyorum da suçlu aramaya gerek yokmuş aslında. önemi yokmuş kim itmiş, kim düşmüş? nasıl sebepsiz sevdiysem, bir sebep arama vazgeçişimin ardında da. artık sıralamayacağım olmayan nedenleri. dedim ya kabahatli aramaya lüzum yokmuş meğer.
bunu ne zaman anladın diye sorarsan şayet; o gün vazgeçtiğim güne tekabül eder.
yaşanan hayal kırıklıkları, acılar neticesinde bir süreliğine ve farkında olmadan kalbini aşklara kapatması. bir bakıma kendince geliştirdiği savunma mekanizması.
sonunu düşünenler kahraman olamaz dediği gibi (bkz: kurtlar vadisi)* sonunu düşünenler aşık olamaz.
ezginin günlüğü nün fayton isimli şarkısını çağrıştıran söylem.
biz faytona ne zaman bindik
en son ne zaman
şapkası sünnet gözleri cennet hocam, o zaman
biz sinemaya ne zaman gittik
en son ne zaman
elimizde yastık cebimizde fıstık hocam, o zaman
biz bu denize ne zaman girdik
en son ne zaman
martıların kanadına bindik hocam, o zaman
biz ne zaman büyüdük
en son ne zaman
çocuklara yasaklar koyduk, ne zaman, ne zaman
biz ne zaman öldük
işte o zaman
adam olduk, sevdalanmayı unuttuk hocam
biz hayatı ne zaman sevdik ne zaman
en son ne zaman
çocuktuk, sevdalandık hocam, o zaman
biz ne zaman büyüdük
en son ne zaman
çocuklara yasaklar koyduk, ne zaman, ne zaman
biz ne zaman öldük
işte o zaman
adam olduk, sevdalanmayı unuttuk hocam
biz faytona ne zaman bindik
en son ne zaman
şapkası sünnet gözleri cennet hocam, o zaman
biz okulu ne zaman kırdık
en son ne zaman
bahar geldi, aklımızı çeldi hocam, o zaman
biz hayatı ne zaman sevdik ne zaman
en son ne zaman
çocuktuk, sevdalandık hocam, o zaman
hayal kırıklıklarından diktirdiğim elbisemi bit pazarında sattığım gün hayallerimden ve sevmekten vazgeçmiştim...
eskiye dair herşey zamanın içinde akıp gittiğinde bugüne geldim ve 100 gramlık bir et parçasına değil her gün milyonlarca defa çarpan sevmekten vazgeçemeyecek bir organa sahip olduğumun farkına vardım...
açtığın kalbi pek kimsenin hak etmediğini fark ettiğin andır bu zaman. karşına bir çıkar iki çıkar ama artık güç kalmaz sevginiz körelir. zamanla farklı gözlerle bakarsınız karşı cinse ve ardından ne şerefsizliğiniz kalır, ne namussuzluğunuz.
not: yapacak birşey yok tabi. o hale düşürenlerin utanması gerek.
farklı dünyaların insanları olduğumuzu ve asla aynı gezegene ayak basmayacağımızı anladığım zaman. şimdi de gitmeye hazırlanıyorum ama henüz bundan haberin yok çünkü şartlarım olgunlaşmadı.
sevmekten vazgeçemeyeceğini, uğraşıp bir türlü vazgeçmediğini bilen adam çoktan vazgeçmiştir.. aitlik, toz duman hayaller, bir çift göze hapislik başlamıştır artık.. çünkü aşıklara sevmek asla yetmez, hiç yetmedi..