Sevmek öğrenilmesi gereken birşeydir. Evet belki iç güdüsel olarak bağlanma, sahiplenme, çekim yada bir haz hissedebilirsiniz fakat bu sevgi değil içgüdüsel çekimdir. Sevgi öğrenilmesi gereken iki tarafında hakkını vermesi gereken karşılıklı alışveriştir. Diğer taraftan bakarsak başarısız bir sevme çabasının sonu ağır yaralanmış duygular ve yıpranmış bir psikolojidir.
Bizim sorunumuz ne biliyor musun? insanlara eşyalara bağlandığımız gibi bağlanıyoruz. Bir elbiseyi sana çok yakıştığı için, bir mutfak robotunu hayatını kolaylaştırdığı için sevebilirsin. Ama insanları da bu şekilde sevdiğin zaman sorun başlıyor.
Niyesi, nedeni olmayan eylemdir. Eylemdir diyorum cunku sevgi emek ister, ilgi ister, hissedilmek ister.
Sevgi, nefret eylemiyle tamam olur. Yani sevgisizligin ziddi nefrettir. Bu noktada aşk hâlıni nasil tanimlayacaginizi dusunebilirsiniz. Hâl dedim. Evet aşk bir hâldir, aşkı siz kendinize yaşarsiniz. Sevgi eyleminin en yogun hâlidir ve ziddi yoktur. Cunku aşk icinizde size aittir. Kendinize zit olamazsiniz. Kendinizi tamamlayabilirsiniz ve aşk tamamlayici bir haldir.
Üstünden yıllar geçse de her sene olduğu gibi doğum gününü göğe bakarak kutlamaktır. Aslında sevmek fazlasıyla iyi veya kötü pişmanlık barındırır bazen içinde. Gene de olsun bee… Unutmadım, unutulmuyor… iyi ki doğdun, iyi ki varsın, iyi ki tanıdım seni…
insanların anlayamayacağı kadar gerçek, zihinle anlaşılamayacak kadar yalan, insanın idrakının kavrayamayacağı kadar kutsal, uğruna savaşlar yapılacak kadar ironik bir olgu, hayatın amacı ..
üzülmek de böyle bir şey aslında. bir ölüm olduğunda mesela birisinin çocuğu öldüğünde insanın aklına kendi çocuğu geliyor, bir an için onu kaybettiğini düşünerek üzülüyor. velhasıl insan bencil bir yaratık.
Kalbin fiilen beyni etkisiz hale getirme çalışmasına, sonra da bedenin mahvolmasina uydurduğu kılıfdır.
Baktın, biri ile konuşurken heyecanlanıyorsun, için kıpır kıpır oluyor, bas engeli başlamadan bitsin gitsin. Kalbin yediği boklari temizlemek uzun vakit alıyor.
Artık mümkün görülmeyen, çook uzaklarda o dağların arkadasında olduğuna inanılan ama asla bir gün gidilmeyeceğini bildiğim bir duygu. Çok isterdim bunu onunla paylaşmayı. "Seviyorum, sevdim." Diyebilmeyi ama sevmemek gerekiyormuş. Daha kolları sıvayamadan bir niyet olarak kaldı. Bir daha heves edeceğimi sanmıyorum. Şairin "ömrümün son sevdasıydı o akşam." Dediği mısradayım. Sevmeye fırsatı olmayan, sunulmayan bir ben ve kendini buna layık görmeyen biri vardı.
Öylece bir noktası bile olmadan bitti...
Sizi gecelerce uyutmayan, kötü bir anınızda sizi esir alıp kendisine bağımlı Kılan ve vazgeçmeniz gerektiğini bildiğiniz hâlde bırakamadığınız bir uyuşturucu, bir bağımlılık mıydı?
Sizi zehirliyor ve öldürüyor olabilir miydi?
Severek Kurtulacağınızı düşünürken bir bataklığa mı saplanmıştınız aslında?
Bir fikrim yok.
Daha doğrusu var da yazmaya erindim.
“belki de sevdiğiniz insanları düşünmektesiniz; ama daha derinlere inin… sonunda, sevdiğinizin onlar olmadığını göreceksiniz. siz, bu sevginizin içinizde yarattığı duyguları seviyorsunuz. siz arzuyu seviyorsunuz, arzu edilen şeyi değil.”