sevmek öğrenilen bir şey değildir

entry7 galeri0
    1.
  1. "sevmek öğrenilir mi?" sorusuna verilen yanıttır.

    bazı kendini bilmezlere göre sevmek öğrenilen bir şeydir ve onlar bunu öğrenebilecekleri ümidiyle yaşar ve kendilerini kandırırlar. oysa sevmek öğrenilmez. o bazı insanlarda bir kişilik unusurudur (huy) zaten. her şeyi, herkesi sevebilirler. hep zararlı çıkmaları da bu sebeptendir.
    1 ...
  2. 2.
  3. Sevmeyi bilmeyenlerin siddetle savunacaklaridir.

    Oysa sevmek sayet ogrenilir bir sey olmasaydi intihar etmeyen tek bir insan kalmazdi dunya uzerinde. Tas kalpli, acimasiz roman karakterlerinin dahi o cocuksu yansimalari dahi cok somut bir ornektir ki sevmek dedigimiz sey, ogrenilebilir bir seydir.

    Bu dusunceyi savunmak ancak ve ancak "sevmekten bihaber" olanlarin altina imza atabilecekleridir.

    Once sana bakmasini seversin, sonra sana dokunmasini ruhunun, sonra konusmasini uzun uzun karsinda ve susmasini seversin.

    Hem bu soylediklerimizin tumu de en basta "rahatsiz eder" seni ve sevmek sayet gudusel bir hareket olsaydi, bu durum boyle olmazdi.
    2 ...
  4. 3.
  5. her şeyden önce sevmeyi öğrenir insan.
    hayatın olumsuzlukları karşısında yanında olacak bir şeyi: sevgiyi.
    tüm dengesizliklerin karşısında dengesini tutturabilmek için arar sevgiyi. türlü pisliklerden öğrenir sevmeyi.
    sevmek öğrenilen bir şey değilse sevmeyenlere ne demeli? sevmeyenler insan değil mi?
    her şeyden önce öğrenir insan: sevmeyi.
    bazıları öğrenemez. çünkü nefret olmuştur onların sevgisi...
    sevgiyi öğrenemedikçe kudururlar. çünkü sevgiyi emeksiz sanırlar. aslında sevgi ister en büyük emeği...
    edit: çaktırmayın ben bile nasıl yazdığımı anlamadım. bazen insana şevk geliyor yazıyor işte. vay be şu şevk denilen şey ara sıra da olsa bize uğruyormuş.
    edit2: sormayınız alıntı değildir arkadaşlar. bilakis alın teri. *
    2 ...
  6. 4.
  7. karşılığında uzunca açıklama yapılmasını hakeden ciddi hastalıklı düşüncedir.

    sevmek bir başlangıçtır hayatlarımız için. evet, bir sevginin sonucu olarak geliyoruz genel itibari ile dünyaya duygusal hiçbir sevgi sözkonusu olmasa dahi bedensel bir sevginin ürünleriyiz.

    ve fakat sevmek gibi bir yazılım yüklü olarak gelmiyoruz bu boktan yere. yani bu konuda "distribütör" diyor ki "bu durum kullanıcının yükümlülüğündedir" binevi.

    sonra başlıyoruz biz yana yakıla bu programı aramaya. hem şayet sevmek denilen şey bahsi geçtiği üzere öyle "kendiliğinden gelen" veya "fabrika ayarlarında olan" bir şey olsaydı bir standardı olurdu.

    herkes, herkese aynı şekilde sarılabilirdi, öpebilirdi, sevişebilirdi, saatlerce gözlerine bakabilirdi, her önüne gelene aynı şekilde servis edilirdi. oysa sevgi dediğimiz şey de "eğitimini aldığın yere göre" farklılık gösteriyor pek çok zamanlar. binevi "diploman" önem arzediyor öğrendiğin bu nanede. bazılarımız "hiç bir şey yapmadan" sevilir olurken başka bazılarımız "kendini parçalıyor" birazcık karşılıklı sevgi için "sevmeyi bilmeyenler" dünyasında.

    hem sevgi şayet öğrenilir bir şey olmasaydı onca aşk romanı neden yazılsındı ki? bugün sıralama yapacak olsak şayet bestseller(dini ve tarihsel kitaplar hariç, onlar kendi başına best selliyor) olarak sahaf vitrinlerini süsleyen her 3 kitaptan neredeyse 2 tanesi aşk içerikli karalamalar oluyor. geri kalan üçte birlik oranın içinde de muhtemelen duygusal birikimler ve tecrübeler yer ediniyor kendisine.

    yeşil bakmak engel değil gerçekleri görmeye bence.
    2 ...
  8. 5.
  9. hala aydınlatma ihtiyacı duyduğum düşüncedir.

    evet sevmek bir donanımdır, huydur. huy dediğimiz şey doğuştandır ancak her kişide aynı değildir. kişilerde faklılık gösterir. daha az sinirlisindir, daha inat, daha alıngan.

    sonuç olarak, sizin makineye virüs bulaşmıştır. fabrika ayarlarınıza geri dönmeniz tavsiye olunur.
    1 ...
  10. 6.
  11. içgüdüsel olarak duygunun oluşmasıdır.
    0 ...
  12. 7.
  13. aymazlıkta sınır tanımayan zır cahilleri göstermiştir.

    sevmek o kadar boka batmış hâldeyken doğuştan gelen "saf" bir şey olmasını beklemek sadece aymazlıktır.

    aliş mesela hiçbir şeyi sevmemek için muazzam bir çaba içindedir, onu anlatacağım şimdi.

    hani bazı tipler vardır ya 16 yaşında belinde 16lı makine ile dolaşır. işte bizim mahellenin bu deli dumrul'u aliş'tir. asıl adı ali'dir. daha çocuk yaşta anne-babasız kaldığı için babannesi ile yaşıyor aliş. birkaç yıl oluyor babannesi vefat edeli. sonrasında metris yolu tuttu kısa süre içinde. hafif torbacılık yapar aliş ama daha çok bağımlıya yakın bir müptezelliği mevcut. neredeyse sattığından fazlası hep kendisine ayrılmıştır. sabah kahvaltısı için tek ihtiyacı pet şişe ve içi çıkartılabilir bir tükenmez kalem. ve bir miktar kokaindir aliş'in.

    fena olaylı tanıştık biz aliş'le. ismini öğrenmeden adam öldürme potansiyelini öğrendim hatta.

    bence bir çocuk, normal şartlarda babannesi öldüğünde kendini parçalamazdı. ta ki o güne kadar. evet, 1999 senesinde babannem öldüğünde çok üzülmüştüm, hatırlıyorum ama kendimi fırlatmamıştım yerlere. vitrine kafa atmamıştım, atmazdım da. hem o kadar sevgisiz olup tüm insanlara karşı hem de bir insan için bunların yapılabileceğini hayal bile edemezdim. aliş, ona dair içimi parçalamıştı o gün ve fakat gene ona dair bir ümide kapılmama da sebep olmuştu. çünkü bana göre o gün aliş tam anlamıyla sevmeyi öğrendiğini, bunun öğrenilebilir bir şey olduğunu farketmişti.

    netekim öyle de oldu aliş sonra öğrendiği bu şeyi tanımladı, cümle içinde kullanmaya başladı. en son geçen haftaydı "abi seni severim ben" diyordu katil olmaya ramak kaldığını bildiğim bir vak'a sonrasında bana.

    şimdi sayın yazar siz bana aliş'in "sevmeyi öğrenmediğini" iddia edebilir misiniz şu saatten sonra? hadi diyelim ki ettiniz, inandırabilir misiniz sizce?
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük