hiç tanımadığın bir insana durduk yere bağlanırsın önce.. zaten ilk gördüğünde içinde bir şey olur; sanki çok önceden beri tanıyormuşsun, o seninle berabermiş gibi..
hani kanın ısınması denen olay vardır ya; işte bu olur. daha sonra tanıdıkça daha çok seversin, ve bunun normal bir arkadaşlıktan farklı olduğunu bilirsin zaten, o da bilir bunun böyle olduğunu.
zaman geçer sen daha çok seversin, işin içine tutku girer; yanında otururken işi gücü bırakıp durup dururken onu öpmek istersin; hatta herkesin içinde..
yani doğaçlama bir anda..
seversin önce,vakit geçirdikçe, yaşadıkça işin içine tutku girer; tutkuyla beraber aşk tabi ki, yaşanacak hiçbir şeye hayır diyemezsin..
işte birinde tutuklu kalmak yani bağlanmak dediğimiz olay böyle gerçekleşir..
yatakta aynı izler aynada aynı yüzler, sabah sessizlikleri sonrasında gelen rahatlatmak için söylenen cümleler.sorun sende değil bende demeler sahte gülüşler hep kaçışlr.. hadi ama herşey bir kereliğinede olsa unutulmayı hakeder! var olamadan olmuş gibi davranışlar..
Guzel bir sorudur, ancak ne sevmek baglar ne de sevismek, cunku ikisi de baglama amacini gutmez, gutmemelidir, bilakis bagliligin, baglanmanin sonucu olmalidir. Baglanma gerceklessin diye severse veya sevisirse insan, bir zaman sonra sikilir, ortada ne bag kalir, ne de baglanti. Seveceksin, seviseceksin; tum kalbinle, sehvetle, tutkuyla. Zaten baglandigini goreceksin, hic kopmayacak gibi...
iki insanı birbirine bağlayan güç sevgimidir aslında yoksa sevişmekten alınan hazmı? sevgi tabiki bağlar insanları birbirine ama ne kadar, ve tabiki tutku, şehvet. bir oranı varmıdır bu bağlanmanın eğer sevgi bağlıyor ise neden ayrılık sendromunda hep tutkuyla seviştiğimiz anlar gelir aklımıza. bir insanı sevmezsen hayat boyu sevmezsin belki alışkanlık olur ama sevmezsin, tutkuyla seviştiğin heycanı, şehveti yaşadığın insana ise sevgi, belkide aşk dozunda bağlanabilirsin. uzun dediğimiz ama aslında kısa bir yaşamda hangisi bizim için önce gelir sevdiklerimizmi, seviştiklerimizmi bilinmez..