hele o kişiye değer veriosanız çok zor bişidir. hem onu kırmamak isterseniz, hem de bencilliğinizden arkadaş kalmak istersiniz bunun onun canını ne kadar yakacağını umursamadan. ve egonuz konuşur: evet, sevmeden sevilmek dünyanın en güzel duygularındandır.
sevmeyen kişi için pek bir anlam ifade etmese de, seven kişi için birçok anlam içeren durum...
platonik olarak da adlandıran bu durum öyle bir iç acıtır ki, özellikle seven kişi pek bir yaralar bünyesini, perişan olu, geceleri gitgide kısalır; zaten gece denen şey kalmaz onun için, sadece ve sadece şarkılarda arar belki de teselliyi; ya da gecelerinin kısalmasına sebebiyet veren ama bu sefer etkisiz eleman olmayan içkiler...
bir de kişinin içine kapanık, etrafınca kalas modelli bir kişi olarak da benimsenmesi kişinin iç durumunu ve de vahametini dışa vurur, kendisini ve de dünyasını, duygularını, düşüncelerini karşısında sevdiği kişiye ne olursa olsun açıklamaya çalışacak olsa bile, yine de kendisinin pek bir kazanç olmayacağını bildiği için, yine kendisini ''vazgeçişler''e kaptırır... her ne kadar sıcak olmaya, davranmaya çalışsa da, sevdiği kişinin tepkisiz kalması kişiyi yaralar, daha yapanı olmayan kalbini kırar; sonu olmayan düşüncelere sevk eder; hatta hayatını hapsedecek derecede hayatından feragat edebilecek bünyeleri ölüme bile sürükleyebilir. seven kişi büyük bazda en fazla kendisini yer; bitirir, erkek oldu mu, içine atmaya çalışır... her ne kadar kız kısmısının bu durumda ne yapacağı pek bir kestirilmese de, erkek olayı yer geldi mi gurur meselesi de yapar... ama belki de kaderidir onun sevmeden sevilmek...
bir örneğine 8 yıl boyunca anlamsız bir ağırbaşlılıkla katlandığım, 6. yılın sonunda "kişi"nin "6 yıl sonra tekrar aşık olmak hiç beklemediğim birşeydi... Hele ki aynı kişiye!" demesi karşısında ancak dönüp gitmeyi başarabildiğim durum. Bir ölüm, bir ayrılık, bir de bu... Düşman başına!
genelde sanatla ve politayla uğraşan insanlar bunu yaparlar ( sanatçı dediysek öyle sanatını hakkıyla yapan insanları kastedmedim , sabah programı sanatcıları diyeyim anlayın siz).
- alayınızı seviyom ulenn.
- eee ben seni sevmiyom.
- olsun ben seni severim , cok pis severim bilirsin.
- töyt!
bu kişiler mevlana' nın malum sözünden çok etkilenmiş olacaklar ki, olayı bukadar cıkmaza sokuyorlar. neyse damara devam sevmeye devam , sevin ulan...
''ben o zamana kadar hep, en büyük acının sevip de sevilmemek olduğuna inanmıştım. şimdiyse bundan daha korkuncunun da var olduğunu anılıyordum.bu da insanın başkası tarafından,kendi istemeden sevilmesi ve sizi rahatsız edip yıpratan bu ihtirasa karşı koymanızın imkansız oluşuydu. yanı başınızda bir insanın arzuyla yanıp tutuştuğunu görmek ve çektiği acıya elinizden bir şey gelmeden izleyici kalmak, onu yiyip bitiren alevlerden kurtarma iktidar, olanak ve gücüne sahip olamamak.
umutsuz bir sevgiyle seven kişi, bir an gelir ki ihtirasını dizginleyebilir. çünkü o yalnız acı çeken değil, çektiği acıyı yaratan kişidir. bunu başaramazsa, demek ki kendi hatası yüzünden acı çekiyordur. ama sevilip de sevemeyen kişi, kurtulamamasıya yok olmuş biri demektir.''