içimdeki uçları kırık plastik mandalları eskiciye verip yerine ahşap mandalları alalı beri, iz bırakmak gibi bir derdim var. küçük bir iz, daha yeni yıkanmış bahar kokan beyaz nevresimlerin yere düşüp de heba olmasından iyidir di mi?
ahh güzel dilber: zaman sana hep mi sana kötü davranmış? tenin kara bir is gözlerin ise sis içinde... ama asaletini ne kir, ne pas, ne çamur kirletmeyi başaramamış. gözlerinden akan yaş sadece yanaklarından akıp geliyor ve dudaklarına kadar gelen yolu aklıyor ve paklıyor. ne olursun dur artık. gerisini bana bırak ben hallederim...
ön sevişmeli proğramımızı en uzuna ayarladım ki, zamanımız kirli bedenlerimizde arınarak yine geçmiş zamana karışsın. kendiliğinden gelişen kurgusuz şuh sevişme programımızın en orta yerinde bakıyorum da sana; tenin ay gibi parlamaya çok yakın. biraz daha cilalanması sana olan tutkumun iyi niyetli hulk'u. şimdi, tutkunun kırmızı rengiyle beyaz bedenin alacalı kızıllığa son surat inip inip kalkarken ve yükselirken, ikiz tepelerinin koyu kasveti birikti bak uçlarında. artık burası son nokta..ve çimdiklenmenin tam zamanı. parmak uçlarımla kilitli bedeninin kapılarını açtım işte. iniltilerinin sesi kulaklarımda ve oradan yayılan kasvetin artık son durulama suyumuzda...
lavanta yumuşatımdan da al biraz lila!
...
+ miss gibi koktun ve artık sarıl bana. uyuma vakti!