yılmaz erdoğan repliklerine benzeyen söz. başlık altında o kadar ismini aradım lakin bulamadım, hayret nasıl olmuşda yılmaz erdoğan söylememiş bu sözü.
--spoiler--
Yazı yazmak tehlikelidir. Ne yazarsan yaz, kaçınılmaz olarak iyi bir yazı insana ve hayata ait bir gerçeğe doğru yol alacaktır ve gerçeğin her zaman düşmanları vardır.
Gerçeğe değdikçe düşmanların artar.
Ama yazının hiç değişmeyen tanrısal bir dengesi de bulunur.
Düşmanların arttıkça dostların da artacaktır.
Sanırım bunun bir tek istisnası var.
Düşmanlarının artıp da dostlarının artmayacağı, seni haklı bulanların bile sessiz kalacağı tek bir konu.
Oraya yaklaşan herkesin, yasaklanarak, yargılanarak, işsiz kalarak bir bedel ödediği, insanlık cehenneminin alevlerini yüzünde hissettiği o çekici konu.
Kadınların cinselliği.
Kadınların aşklarını, acılarını,yalnızlıklarını, tutkularını, kızgınlıklarını hatta sevişmelerini anlatabilirsiniz.
Kırışan çarşafların arasında ayışığına batmış gibi terle parlayan bedenlerinin yay gibi gerilmesinden, sımsıkı kapanan kirpiklerinin ihtiraslı kıpırtılarından, derin bir kasılmayla birlikte açılan gözlerinde parlayan o karanlık ışıktan, bir yakarışı andıran iniltilerinden, bir yelpaze gibi açılıp sonra çelikten bir kapan gibi kapanan ince parmaklarından, kimsenin onların bildiğine bile inanmayacağı ve başka hiçbir yerde onlardan duyamayacağı ahlaksız sözcükleri fısıldayan boğuk seslerinden, bir yer sarsıntısıyla yarılan topraktan fışkıran sular gibi ani çağıltılarla yükselen çığlıklarından, hiç kimsenin onlara yapılabileceğine inanmadıklarının yapılması için yakarışlarından, gökyüzüne doğru yükselen bacaklarından, başlarını geriye atışlarından, dipleri terlemiş saçlarının yastığa yayılmasından, itaatkar bir masumiyetle yatağın içinde dönüşlerinden, öfkeli bir kraliçe gibi verdikleri sabırsız emirlerden, sıradağlar gibi birbirini izleyen bir dizi yarım çığlığın ardından son ve uzun bir çığlıkla sonsuz bir siyahlığın içinde kendilerinden kopuşlarından, sonra bazen bir iki damla gözyaşı bazen de sabah rüzgarı gibi ferah bir gülümseyişle, uyanmaya hazırlanan bir su perisinin mahmurluğuyla birkaç dakikalığına gözleri kapalı kendilerini yatağa bırakışlarından söz edebilirsiniz.
Bunlardan söz edebilirsiniz.
Kimse kızmaz size.
Ama bir koşula bağlıdır bu hoşgörü.
Bunları yaşayan kadın, her kimle bunu yaşadıysa o erkek onun aşık olduğu insan olmalıdır.
Affedilmeyecek olan, kadının bunları aşık olmadığı bir erkekle, sadece şehvetin şeytani buyurganlığına teslim olarak yaşamasıdır.
Onun, her duygudan bağımsız bir bedensel arzuya sahip olduğunu söylemek, bunu anlatmak, kadının hayatında şehveti aşktan koparmak affedilmeyecek büyük bir suçtur.
--spoiler--
teyy ne zaman açtığım başlıktı. *
sevenlerin bir üreme döneminden çok birbirlerinin ruhlarıyla eksikliklerini tamamlamaları, yalnızlıklarının açtığı yaraları kapatmalarıydı anlatmak istediğim. bu da şiiriydi:
düşündüğüm tek şey sana dokunmaktı o an.
hissettiğim tek şey bedeninden akan balın tenimi hissedişiydi.
gördüğüm bir tek senin gözlerin bir tek senin ıslak dudaklarındı.
ve sen bana bu denli yakın temas ederken tek bildiğim benim içimde var olanın birtek ben olmadığıydı.
yalnızlığım yerini senlilikle anlam kazanmış yeni bir ruha bırakmıştı.
teşekkürler sana sevgili.
sevmeden sevişseydim bunların hiçbiri olmazdı.... *
süfer bir laf bu. lan hayatımın şu noktasında tek merak ettiğim, sonunu düşünmeden kahraman olmak istediğim yegane hadise. demek tekleşmekti ha, lan bir yerde yanlış yapıyordum ben, buldum mnyskym, geceler çok sıcak geçecek artık, tey tey!
edit: yazıdan anlaşıldığı üzere başlık bana ait değildir, açana ayar da vermişim bir de utanmadan.