seviyor sanma sakin aldanma hepsi yalandir

entry1 galeri0
    ?.
  1. Aday adayı olarak başvurduğu bir parti lideri tarafından, genel seçimlerde adaylığı kabul edilmiş biri, koşa koşa eve gelmiş; eşine:
    - Hanım, demiş; bizim ilçe başkanını akşam yemeğine davet ettim, kabul etti. Bu akşam geliyor.
    Eşi:
    - Delirdin mi sen, demiş; varını yoğunu aday olmaya harcadığın için, hiçbir şey alamadık eve. Akşama sadece bir çorbayla, kuru fasulye konservesi var; ne ikram edeceğiz adama?
    * * *
    Parti lideri tarafından adaylığı kabul edilmiş koca:
    - Hiç merak etme sen, demiş; nasıl olsa bir çaresini buluruz. ilçe başkanı geldiğinde sen:
    "- Kuru fasulyeli kuzu budu pişirdim; bakalım beğenecek misiniz, dersin.
    - Eee sonra?
    - Sofraya oturulup çorbalar içildikten sonra da, ben sana döner:
    "- Getir bakalım kuru fasulyeli kuzu budunu, derim.
    - Ya peki sonra?
    - Sen mutfağa gider, yere birkaç bardakla bir tabak fırlatarak şangur şungur kırdıktan sonra, bağırmaya başlarsın:
    "- Eyvah eyvah eyvah, kuzu budunu büyük bir tabağa koyayım derken, hepsini birden yere düşürüp döktüm kırdım.
    - Sonra ne olacak peki?
    - Ben de sana sofradan bağırırım:
    "- Ne yapalım yok ziyanı, kuru fasulyeyi getir bari...
    - Misafir inanır mı buna dersin?
    - inanır inanır, hiç merak etme.
    * * *
    Ortalık iyice karardıktan sonra yeni adayın evine gelmiş ilçe başkanı. Biraz sonra da oturmuşlar sofraya.
    Çorbalar içilip tam bittiği sırada; yeni aday, eşine:
    - Hadi bakalım, git de şu kuru fasulyeli kuzu budunu getir, demiş. Kadın kalkıp mutfağa geçmiş ve bir şangırtı kopmuş. Kocası:
    - Ne oldu hanım, yine bir sakarlık yapıp bir şeyler mi kırdın, kuzu budu ziyan mı oldu yoksa, diye bağırmış.
    Mutfaktan ağlamaklı bir ses duyulmuş:
    - Yok hayır, kuru fasulyeler ziyan oldu.
    * * *
    Çiçeği burnundaki aday, akşam yemeğine davet ettiği ilçe başkanına dönmüş:
    - Doğrusu çok şanslı adamsınız, demiş; karım ne kadar özenirse özensin, bir türlü öğrenemedi doğru dürüst bir şey pişirmesini. Neyse ki, kurtuldunuz yaptığı şeyleri yemekten.
    * * *
    ilçe başkanı da partisinin yeni adayına:
    - Doğrusu, demiş; geleceği çok parlak bir siyasetçi olacaksınız.
    Ve eklemiş:
    - Karnını doyurmayı vaat ettiğinizi, aç bıraktığınızda; kendisini sevindirecek bir gerekçeyi de, çok güzel buluyorsunuz.
    * * *
    Av. Taner Aktop'tan bir fıkra:
    Yaşı 80'i aşkın bir adam, Katolik kilisesine gidip günah çıkarma hücresine girmiş ve anlatmaya başlamış papaza:
    - Arabayla giderken, kaldırımda 2 otostopçu genç kız gördüm ve durup aldım arabaya. Kızlara:
    "- Nereye götüreyim sizi, diye sorduğumda, bana:
    "- Nereye istersen götür, biz her istediğini yapmaya hazırız, dediler.
    * * *
    Papaz sessiz dinliyormuş yaşlı adamı ve o devam ediyormuş:
    - Ben de kızları alıp bir otele götürdüm, biriyle 3, ötekiyle 4 kez sabahlara kadar seviştik durduk.
    * * *
    Papaz:
    - Evladım, demiş; bağışlayıcı Tanrı her günahı affeder...
    Yaşlı adam:
    - Ben günah çıkarmaya gelmedim ki, demiş; üstelik Katolik de değilim ben.
    Papaz:
    - Peki, niye geldin evladım, demiş?
    - Ben 40 yıldan beri herkese anlatıp duruyorum bu olayı; anlatmadığım bir sen kalmıştın, sana da gelip anlatayım dedim.
    * * *
    Yaşlı adam, şayet siyasetçi olsaydı; sokakta bulduğu "vatan" ve "millet"le, ne kadar çok sevişmiş olduklarını mı anlatacaktı acaba papaza da:
    - Anlatmadığım bir sen kalmıştın, diyerek.
    Ne dersiniz?
    * * *
    Bu da Erol Börtlüce'den bir fıkra: Ahırda eşekler, sırtlarını acıtıp duran semerler yaptığı için, semerciye hep birlikte beddua ediyorlarmış:
    - Allah belasını versin o semercinin. Gözleri kör olur da, sürüm sürüm sürünür inşallah...
    * * *
    Semerci değişmiş, ama onun yaptığı semerler de acıtıyormuş eşeklerin sırtını ve eşekler yine beddua ediyorlarmış:
    - Allah belasını versin bu semercinin de. Onun da gözleri kör olur da, sürüm sürüm sürünür inşallah.
    * * *
    Bu arada eşeklerden biri:
    - Ey kardeşler, demiş; yana yakıla semercilere beddua edip duracağımıza; bizler de eşek olmaktan vazgeçmeyi biraz denesek, daha iyi olmaz mı acaba?
    * * *
    Nasreddin Hoca'ya sormuşlar:
    - Hoca, gecekondularda bulunan yığınla el bombasıyla fünyelerin arkasından, birtakım esrarengiz gölgelerin çıkmasına ne diyorsun?
    Hoca:
    - Türkiye'de kimin elinin kimin cebinde olduğunun belirsizliğinden söz edilir durulur ama, demiş; bazen hangi ellerin, hangi ceplerde olduğu sezilse bile; cepler o kadar derin ki, ne arandığı anlaşılamıyor. Sadece bir şeyler karıştırdıkları görülüyor, o kadar...
    Arkasından da gülerek bağırmış:
    - Yaşasın vatan, yaşasın millet!
    * * *
    Ömer Hayyam'dan, Orhan Veli çevirisi bir rubai ile bitirelim yazıyı:
    Geçmiş günü beyhude yere yad etme
    Bir gelmemiş ân için de feryad etme
    Geçmiş gelecek masal bütün bunlar hep
    Eğlenmene bak ömrünü berbad etme

    çetin altan
    2 ...
© 2025 uludağ sözlük