Bunu okudum ve gerçekten üzüldüm.
Psikolog değilim o yüzden tavsiye vermek hadsizliğini yapmıycam. Tek söyleyeceğim herkesten önce kendimize değer vermemiz gerektiği. Biz kendimize değer vermeyince başkaları hiç vermiyor.
insanların çoğunun tahammül edilemediği düşünülen durum.
günümüzde birini sevmediğinizi, sebeplerini sıralayarak da olsa, söylediğinizde insanlar size boşvermenizi söylüyor.
zaten yüz yüze yaptığınız zaman çoğu kişi bu gerçek karşısında agresifleşiyor.
hadi agresifleşmiyor diyelim, aynı mekanda bulunuyorsanız alttan alta dokundurmalar, rahatsız edici tavırlar başlıyor.
sevilmek nasıl normal karşılanıyorsa sevilmemek de normal karşılanmalıdır oysa ki. birinin bir başkasını/ başkasının sevdiği şeyi sevmeyip yine de saygı görme hakkı vardır. tabi bu sevilmeme argo, saygısızlık gibi kötü niyetlerle geliyorsa haksızdır ancak.
günümüzde sadece övmeyip eleştirmeyi de biliyorsanız, kesintisiz şamata yapmayıp ciddiyetin de anlamını bulduysanız, birinin hatalıyken bile savunduğu değeri eleştiriyorsanız maruz kalacağınız davranış biçimi. hata sizde değil, üzülmeyin.
iki sebebi olan durum.
ilkinde yaptığın hatalar, kötülükler, işlediğin suçlar, kaba, saygısız tavırlar ve sözlerin için sevilmezsin.
bu haklıdır.
ikincisinde insanların işine gelmeyen, egosunun kabul etmediği biçimde yaşadığın, konuştuğun, davrandığın için sevilmezsin.
bu haksızdır ve tam bir kabullenememe durumudur.
iyi biri tarafından sevilmemek beni üzer.
ama kötü ve şımarık biri tarafından sevilmemek beni sevindirir. doğru şeyler yaptığımı gösterir.
hem gerçek hayatta hem de sanal alemde bu prensibimden asla kopmadım.
onları üzen hatalarımdan ötürü iyi insanlardan özür dilerim.
ama sırf egoları müsaade etmediği, işlerine gelmediği için beni sevmeyenlerle muhatap bile olmam.
ayrımı iyi yapmak gerekiyor.
insanlar psikolojik deşarj yaşayacaksa teselli eder. gerçek ve sanal alemdeki insanların öfkesini boşaltması için nefret edilmeye hazırım. yeter ki siz üzülmeyin. kaşlarınız çatılmasın.
Herkesi birileri kırmış, aldatmış, kandırmış, sevmemiş. iyiye güzele dair ne varsa arının çiçeğin özütünü çekmesi gibi hayat özütünü çekmiş. Tamam beni sevmeyeceksen sevme kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama başkalarının yükünü bize yüklemeyin lütfen.
beni sevme başkasını değil!!!
alışkındım aslında biliyor musunuz? yani gayet normal bir şeydi sevilmemek benim için. kendimi ben seviyordum ve yeterliydi sonuçta. ne ihtiyacım vardı ki başkasının beni sevmesine. orta çizgiden ilerliyordum işte. ne yükseliyordum pek fazla, ne de düşüyordum.
ilkkan; Sağlıklı insanın biraz da sevilmemesi gerekiyor kardeşim çünkü sevilmediği zamanlar insanın adeta antrenman zamanlarıdır. Kendini tanıma egzersizi gibi düşün."
bir insan herkesi sevebiliyorsa kesin kafadan kontaktır vardır bir eksiği gediği bilinmez. bilinmezler beni her zaman tedirgin eder.
herkes beni seviyorsa benim bir problemim vardır lan neden herkes beni seviyor diye tedirgin olurum.
her zaman derim sevilmek çok sıkıcı eğlenceli olan sevmek.kedilerde de bu durumu fark ettim.belli bir süreden sonra sıkılıp bacaklarına tırnaklarını geçiriyor.istediğinden fazlasını sevdiğin için.
o yumuşacık parmakların arasından kayan saçlar aniden bileğine dolayıp çekme arzusunu asla dizginleyemem.tam uysallaşmışken karşı koymayı bırakmışken aniden gelen ısırıp iz bırakma isteği asla engel olamadığım hayvani isteklerim.
sevme kelimesi lügatımda başka anlamlar taşır.
hırçın vahşi.
Kanka bir tane sevgi tuşu var ona adres göstererek basıyorsun herkes seni seviyor ya da sen herkesi. Bu kadar basit bir duygunun varlığını ya da yokluğunu bu kadar abartmayın.
Balık tutarken alınan hazzı oturduğun yerden de alabilirsin fakat bunu bir hikayeye bağlamaya ben de varım hatta zaten bunu bir hikayeye bağlamamak tüketim çılgınlığına ya da değerlendirme eksikliğine girer. O yüzden hepimiz konulu porno izliyoruz, yoksa orgazm aynı orgazm. Lakin bütün bir ömrünü balık tutmaya adamaya da gerek yok. Hikaye kaliteli olsun, keyif versin, mutlu etsin, eğitsin, öğretsin ve çarpıcı olsun.
Acı çekmekle geçmiş seneler, sevgi peşinde koşmakla geçmiş ömürler bunlar boş şeyler. Bir doğuyorsun 20-25 senen büyümekle geçiyor höşt mk. Nerede kaldı hikaye? Nerede kaldı kalite? Yaşamak hayatta kalmak için değildir bir anlamı olmalıdır. Aksi halde güçsüz olanın baştan elenmesi gerekirdi. Eğer güçsüz olan elenmiyor ise demek ki buradan bir hikaye çıkarılmak isteniliyor, işte önemli olan şey o hikayenin kalitesi.
Şahsen bana göre ben çoktan elenmeliydim zira dünyanın en sağlıksız ve güçsüz bedenine ek olarak aşırı sorunlu bir zihinle doğdum lakin çok uğraşmama rağmen elenmedim. Demek ki mesele güçsüzün elenmesi değil, başka bir hikaye var ortada. o zaman bu boşa geçen seneler nedir? hikaye nedir gardaş? Diye sorası geliyor insanın.
sevilmediğinizi bildiğiniz insanlardan bir beklentiniz de olmuyor ki bu durum çok anlaşılabilir. sevilmek kadar sevilmemek de var bu hayatın içinde. neden bu kadar üzünülmüş anlamadım. asıl sorunları sevdiklerini iddia edenlerle yaşayacaksınız.
naçizane tespitim; ilk söylenildiğinde çok saçma gelen tecrübeyle sabit çıkarımlar, yaşanmışlıklar arttıkça en trajik deneyimleriniz oluyor. üzerinden zaman geçtikçe de komediye dönüşüyor.
kişi çocukluktan beri içselleştirdiği bir duyguysa sevilse de sevilmediğini hisseder/düşünür. o yüzden mesele her zaman dış etkenlere bağlı olmayabilir.