" Sen bir kere öp , bırakalım yine de geçmiyorsa geçmesin "
" Ben ağladıkça sen eksiliyorsun ( mu ) içimde.."
" Her gece ölmeden önce yatağın boş tarafına gülümsemek nasıl bir şey, bilemezsin ki.. "
gibi cümleler dökülür kaleminizden bu durumda.
Hep bir umut vardır içinizde O'na dair.
iki kişilik yaşamak zorunda kalırsınız. iki kişilik çarpar kalbiniz.
Örneğin doğum gününüzdür. siz hayal kurarsınız. hayaliniz masumdur, küçücüktür. tek bir bakış, tek bir cümle üzerine kurulur bu hayal. 2 kelimelik bir cümle beklersiniz. ama o doğum gününüzü bile hatırlamaz. üzülürsünüz. boğazınıza düğümlenir aldıgınız her nefes sanki.
ararsınız belki hatırlar böylece belki saate bakar tarihi görür, belki günün farkında değildir... vs. bir sürü bahane bulmuşsunuzdur onu affettirecek. o unutmamıştır asla doğum gününüzü. olamazdır bu kadar değildir.
ama " offf sana 100 defa diyorum beni bu kadar çok arama cevap vermiyorsam vermiyorum." der. işte o an kalbinizdeki bıçağı biraz daha derinlere sokmuştur.
sadece ağlarsınız. bu kadar gelir elinizden.
En kötüsü de gecelerdir. asla geçmek bilmez o geceler. sanki daha bir karanlık olur, sanki 4 duvar dar gelir ruhunuza.
Hele o kokusu yok mu? dünyanın en güzel kokusudur sanki o. yastığınıza sinmişsse eger. yastıga sarılır uyursunuz kendinizi avutarak. ya da tişörtüne sarılırsınız sırdasınız olur sizin. parfümünü sıkarsınız arada sırada evinize. evin içinde farklı bir odada gibi hissetmenizi sağlarsınız böylece.
Kıskanırsınız deliler gibi. sizi sevmiyordur bilirsiniz. başkası için çarpabilir o yürek. o zaman ne yapacaksınızdır. şimdi en azından yanınızdadır. sevmese de yanınızdadır. en azından görüyorsunuzdur. dokunabiliyorsunuzdur.
Böyle büyük bir aşk yaşıyorsanız eğer yavaş yavaş kanser gibi öldürüyorsunuz kendinizi demektir.