sevilen şiirler

entry11 galeri0
    1.
  1. kişiden kişiye degişen şiirlerdir, zevk meselesidir. begenilen şiirler adı altında bir kitapta toplarsınız fakat kitabı alan kişi çogunu begenmez. şahsen nazım hikmet'in hemen hemen tüm şiirlerini severim, begenirim.
    0 ...
  2. 2.
  3. sözlüğün dördüncü nesillerinden olan;vaudeville for vendettanın şiiridir.
    pek güzel.

    (bkz: böyle büyürdü her düş)

    --spoiler--
    önceleri bir düştü aşk, gülümserdik uyurken;
    sonra bir düştü aşk, dudağından kaldırdık kahpelerin.

    önceleri bir düştün güzel kız, ağlayarak uyandım;
    sonra bir düştün gözümden, şimdi kupkuru gözlerim.

    önceleri bir düştüm, hayat bana imrendi;
    sonra bir düştüm, anladım: böyle büyürdü her düş...
    --spoiler--
    3 ...
  4. 3.
  5. Türk'ü ölümden o'dur kurtaran
    O'dur yeniden Türklüğü kuran
    Yaptığı ordu, düşmanı kovdu
    Ulusu, yurdu o'dur kurtaran.
    0 ...
  6. 4.
  7. ben sana mecburum bilemezsin
    adını mıh gibi aklımda tutuyorum
    büyüdükçe büyüyor gözlerin
    ben sana mecburum bilemezsin
    içimi seninle ısıtıyorum
    ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
    bu şehir o eski istanbul mudur?
    karanlıkta bulutlar parçalanıyor
    sokak lambaları birden yanıyor
    kaldırımlarda yağmur kokusu
    ben sana mecburum sen yoksun
    sevmek kimi zaman rezilce korkudur
    insan bir akşam üstü ansızın yorulur
    tutsak ustura ağzında yaşamaktan
    kimi zaman ellerini kırar tutkusu
    birkaç hayat çıkarır yaşamasından
    hangi kapıyı çalsa kimi zaman
    arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
    fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
    eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
    durup köşe başında deliksiz dinlesem
    sana kullanılmamış bir gök getirsem
    haftalar ellerimde ufalanıyor
    ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
    ben sana mecburum sen yoksun
    belki haziranda mavi benekli çocuksun
    ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
    bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
    belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
    bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
    belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
    kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
    ne vakit bir yaşamak düşünsem
    bu kurtlar sofrasında belki zor
    ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
    ne vakit bir yaşamak düşünsem
    sus deyip adınla başlıyorum
    içim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
    hayır başka türlü olmayacak
    ben sana mecburum bilemezsin..
    ATiLA iLHAN
    2 ...
  8. 5.
  9. Her şey sende gizli
    Yerin seni çektiği kadar ağırsın
    Kanatların çırpındığı kadar hafif
    kalbinin attığı kadar canlısın
    Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
    Sevdiklerin kadar iyisin
    Nefret ettiklerin kadar kötü
    Ne renk olursa olsun kaşın gözün
    Karşındakini gördüğüdür rengin
    Yaşadıklarını kar sayma
    Yaşadığın kadar yakınsın sonuna
    Ne kadar yaşarsan yaşa
    Sevdiğin kadardır ömrün
    Gülebildiğin kadar mutlusun
    Üzülme, bil ki ağladığın kadar güleceksin
    Sakın bitti sanma her şeyi;

    sevdiğin kadar sevilirsin

    Sevdiğin kadar sevileceksin
    Ay ışındadır sevgiliye duyulan hasret
    Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
    Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın
    Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak
    Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnızsın
    Ve güçlü his ettiğin kadar güçlü
    Kendini güzel hissettiğin kadar güzel
    işte budur hayat, işte budur yaşamak
    Bunu hatırladığın kadar yaşarsın
    Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün;
    Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
    Çiçek sulandığı kadar güzeldir
    kuşlar ötebildiği kadar sevimli
    Bebek ağladığı kadar bebektir
    Ve her şeyi öğrendiğin kadar
    bilirsinBunu da öğren;
    SEVDiĞiN KADAR SEViLiRSiN.

    can yücel.
    0 ...
  10. 6.
  11. Şehrin kirli saçlı kederi
    ve efsunlu bir öğlen güneşiyle çağlıyor Kanlı Dere..
    içinde et bırakmış, can bırakmış bir şiir gibi adın.
    yarama sardığım peygamber çiçeği kokusu
    ve suyun ince belinden tutmuş bir sevda korkusu..
    Başını eğdiğin küslüğün gölgesinde ağlıyor çiçekler.
    düşüp kendimi incittiğim sabahlar kadar yorgun ve uykulu kalbim.
    gecenin rengi kara..
    canımda tuttuğum, tuz ve yara..
    0 ...
  12. 7.
  13. seni sevdiğimi göreceksin sevmediğim zaman,
    çünkü iki yüzüyle karşına çıkar hayat.
    bir sözcük sessizliğin kanadı olur bakarsın,
    ateş de pay alır kendine soğuktan.

    seni sevmeye başlamak için seviyorum seni,
    sana olan sevgimi sonsuzlaştıracak
    bir yolculuğa yeniden başlamak için:
    bu yüzden şimdilik sevmiyorum seni.

    sanki ellerindeymiş gibi mutluluğun
    ve hüzün dolu belirsiz bir yarının anahtarları
    hem seviyorum, hem de sevmiyorum seni.

    sevgimin iki canı var seni sevmeye.
    bu yüzden sevmezken seviyorum seni
    ve bu yüzden severken seviyorum seni.
    0 ...
  14. 8.
  15. ölecek artık anladık iyice

    kalbimiz şimdiden hicrile dolu

    her günün ufkunu sarınca gece

    diyoruz belki son akşamdır bu

    hayata gözleri yorgun hummalı

    her yeni sabahtan ümit arayan

    bu kadının ruhu çok muammalı

    gülüyor ağzından boşandıkça kan

    biz bugün en acı yarayı deştik

    elemle inlerken şimdi kalbimiz

    bilmem ki neden hiç böyle düşünmemiştik

    aynı uzun yolların yolcusuyuz biz.
    0 ...
  16. 9.
  17. Zindan iki hece, Mehmed'im lâfta!
    Baba katiliyle baban bir safta!
    Bir de, geri adam, boynunda yafta...
    Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
    Kavuşmak mı? .. Belki... Daha ölmedim!

    Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
    Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
    Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
    Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak.

    Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
    Bir âlem ki, gökler boru içinde!
    Akıl, olmazların zoru içinde.
    Üstüste sorular soru içinde:
    Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
    Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

    Bir idamlık Ali vardı, asıldı;
    Kaydını düştüler, mühür basıldı.
    Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
    Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
    Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

    Müdür bey dert dinler, bugün 'maruzât'!
    Çatık kaş.. Hükûmet dedikleri zat...
    Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
    Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
    Anlamaz; ruhuma geçti bilekçem!

    Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
    Sayım var, maltada hizaya dizil!
    Tek yekûn içinde yazıl ve çizil!
    insanlar zindanda birer kemmiyet;
    Urbalarla kemik, mintanlarla et.

    Somurtuş ki bıçak, nâra ki tokat;
    Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
    Yalnız seccâdemin yününde şefkat;
    Beni kimsecikler okşamaz mâdem;
    Öp beni alnımdan, sen öp seccâdem!

    Çaycı, getir, ilâç kokulu çaydan!
    Dakika düşelim, senelik paydan!
    Zindanda dakika farksızdır aydan.
    Karıştır çayını zaman erisin;
    Köpük köpük, duman duman erisin!

    Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
    Duvarda, başlardan, yağlı lekeler,
    Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
    Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
    Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

    Sükût... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
    Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
    Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
    Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
    Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?

    Ses demir, su demir ve ekmek demir...
    istersen demirde muhali kemir,
    Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
    Garip pencerecik, küçük, daracık;
    Dünyaya kapalı, Allaha açık.

    Dua, dua, eller karıncalanmış;
    Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
    Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
    Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
    iplik ki, incecik, örer boşluğu.

    Ana rahmi zâhir, şu bizim koğuş;
    Karanlığında nur, yeniden doğuş...
    Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
    Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
    Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

    Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
    Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
    Yarın, elbet bizim, elbet bizimdir!
    Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!
    0 ...
  18. 10.
  19. bir cahit sıtkı tarancı şiiri. ismi anlaşılacağı üzre deniz

    Bu akşam vakti deniz,
    O bütün hasretimiz,
    Sanki gelmiş de dile,
    Nedametin sesiyle,
    Çarparak kayalara,
    Yetmez mi, diyor deniz,
    Karada çektiğiniz?

    karada çekilenlerin denizde kaybolacağını hissettirir.
    3 ...
  20. 11.
  21. (bkz: beni güzel hatırla) bir okan savcı şiiri bir zamanların anısına...

    beni güzel hatırla!
    bunlar son satırlar...
    farzet ki, bir rüzgârdım, esip geçtim hayatından
    ya da bir yağmur sel oldum sokağında
    sonra toprak çekti suyu...
    kaybolup gittim, belki de bir rüya idim senin için.
    uyandın ve ben bittim...

    beni güzel hatırla!
    çünkü; sevdim seni ben, herşeyini...
    sana sırdaş oldum, dost oldum,
    koynumda ağladın.
    yüzüne vurmadım hiçbir eksikliğini,
    beni üzdün, kınamadım.
    alışıktım vefasızlığa, el oldun aldırmadım...

    beni güzel hatırla!
    sayfalarca mektup bıraktım sana.
    şiirler yazdım her gece, çoğunu okutmadım.
    sakladım günahını, sevabını içimde
    sessizce gittim...
    senden öncekiler gibi sen de anlamadın.

    beni güzel hatırla!
    sana unutulmaz geceler bıraktım
    sana en yorgun sabahlar...
    gülüşümü, gözlerimi, sonra sesimi bıraktım.
    en güzel şiirleri okudum gözlerine baka baka,
    söylenmemiş "merhaba"lar sakladım her köşeye
    vedalar bıraktım duraklarda.
    ne ararsan bir sevdanın içinde
    fazlasıyla bıraktım ardımda.

    beni güzel hatırla!
    dizlerimde uyuduğunu düşün,
    saçını okşadığımı, üşüyen ellerini ısıttığımı,
    mutlu olduğun anları getir gözünün önüne.
    alnından öptüğüm dakikaları...
    birazdan kapını çalan kişi olabileceğimi düşün
    şaşırtmayı severim biliyorsun.
    bu da sana son sürprizim olsun.
    şimdi, seninle yaşanan günleri ateşe veriyorum
    beni güzel hatırla.
    gidiyorum...
    1 ...
© 2025 uludağ sözlük