kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken,
1949 eylül'ünde birader mırc ve ben,
Sokaklarında mohikanlar gibi ateş yaktık.
Sana taptık ulan, unuttun mu, sana taptık…
--spoiler--
Gelme diyorsun,
Bu gel demektir.
Birazdan akşam olacak,
Rachmaninof'la bir meyhanede içmeliyim bu gece
Sonra sana gelmeliyim,
Rachmaninof nereye giderse gitsin.
--spoiler--
“seni tanıdım. Bir şeyler değişiyormuş gibi
oldu birden. Sanki artık kader denen
o kudurmuş atın önünde sürüklenmiyordum. Sonra korkunç bir dolu yağdı.
Ürkünç rüzgarlar esti. Güneydeki Haç Yıldızı yerinden kıpırdadı. Melankolimin 19. haftasıydı.”
“Puhuların üstünden gece vardiyaları ve rıhtım görülüyor
Üstündeki kan kokusu bütün cesetleri buraya çekecek
Öyle şehvetli ki dudaklarını saran atmosfer…”.
Yüzün sanki sonsuzluk şurasıydı o akşam
Aldandım bulutlara uzanan ellerine
Bu sevda ömrümün son sevdasıydı o akşam
Gülleri, bülbülleri kıskandıran endamın
Merhametsiz derdimin devasıydı o akşam
Oysa anlayamadım ıstırap olduğunu
içimde bir heyula, bir serap olduğunu
Her lahza çöktüğünü ve harap olduğunu
Bilemedim ne deniz ne mehtap olduğunu
Meğer kalbin kalbimin belasıydı o akşam.