3 sene önceydi. kadıköy'de buluştuk. el ele hep takıldığımız mekana doğru gittik.
içiyoruz yavaş yavaş biralardan. ama bu durgun, sessiz, hiç olmadığı gibi.
dedim hayırdır ne oldu neyin var dedi. ellerini ellerime aldı. konuşmaya başladı.
" bizimkiler almanya'ya geri dönmeyi planlıyorlar diye söylemiştim ya sana, bu kesinleşti."
dedim olsun sıkıntı değil, ben gelirim, sen gelirsin, görüşürüz. seni çok seviyorum dedim.
bu başını sağa sola hayır der gibi salladı.
"bunun çok zor olduğunu tahmin ediyorsundur sen de" dedi.
konuşmaya devam etti. lafı ayrılalıma getirdi.
ellerimi ellerinden çektim. başımı iki elimin arasına koyup düşünmeye başladım.
tamam dedim ayrılalım, çok sinirliydim. çünkü ilişkimiz için hiçbir fedakarlığı gösterebilecek gibi bir izlenimi yoktu gözümde.
şaka mı bu diye zırt pırt sorarak kadıköy sahile indik.
ara sıra gözlerimden yaş geliyor bu da ağlamaya başladı.
ellerini tuttum, gitme kal dedim, bir çözümünü buluruz dedim. yok ama bu kafada bitirmiş zaten.
bu ağlamaya devam etti, ben de iyice ağlamaya başladım. sarıldım, öptüm.
sonra hadi eyvallah dedim ve arkama bakmadan çekip gittim.
bir kaç ay evvel öğrendim. geçen yaz türkiye'ye kesin dönüş yapmış, evlendiği kocası ile istanbul'a yerleşmiş.
onun için döktüğüm hiçbir göz yaşını hak etmediğini anlamanın pişmanlığı kaldı bana sadece.