geceleyin tehlikeli olmakla birlikte, gün içerisinde yapılan herşeyin tek tek anlatıldığı konuşmalardır. kulağa vereceği radyasyon hasarı da cabasıdır. (bkz: özlem nedir bilmemek)
sevgiliyle aranızda iletişim iyiyse saatlerce konuşulsa da bıkkınlık vermeyen konuşmalardır. ancak sevgiliniz telefonla konuşmayı sevmiyorsa iki dakika sonra kapadığında elinizde telefon şaşkınlık ve yürekte bir burkulmayla kalabilirsiniz.
baldır, kaymaktır, olabildiğinden fazla tatlıdır... hele lise zamanlarında ise anlatılamaz... cuma akşamıdır okul bitmiştir, akşam saat 10 a falan geliyordur, yarın cumartesidir... kampanyalı konuşma hakkınız vardır, anne ve babanızdan gizli olmaya çalışırsınız, yatakta konuşulduğunda bambaşkadır, onunla aynı yastığa başınızı koymuş gibisinizdir. sabahın dördüne, beşine kadar doymadan konuşursunuz. ayrı semtlerde olduğunuz için buluşamamışsınızdır. pazartesi yi iple çekersiniz, okula varıp onu tekrar gördüğünüzde dünyalar sizindir, o duygu anlatılmaz yaşanır... ***
üç saatten fazla konuşulur canım cicim diye devam eder, tam biterken biri kapatmak için acele etmek gibi bir hata yaparsa, o üç saat çöpe atılmış gibi olur.
"altıma işeyecektim" de diyemezsiniz, derseniz de "hiç romantik değilsin" damgasını yersiniz. zor iş, baştan hiç böyle uzun muhabbetlere alıştırmamak lazım sevgiliyi.
konuşulanları çok merak ettiğim konuşmadır. 2 saat boyunca telefonda ne konuşabilirsin ki? at yarışlarından mı bahsediyorsunuz, iddaa kuponu mu hazırlıyorsunuz, kahvaltıda ne yediğinizi mi anlatıyorsunuz, ne yani?
telefonu kapatınca içeriği hatırlanmayan konuşmalar sınıfına giren bu konuşmalar, telefonun tutulduğu kulağın 40 santigrat dereceye kadar ısınmasına neden olur. ayrıca aşırı radyasyon beyini de ısıtır. gitgide salaklaşırsın.
iki salak birbirini bulmuş olayı olur. sonra da zaten ayrılırsın.
Demet Akbağ ve yılmaz erdoğanın oyunları ''Haybeden Gerçek Üstü Aşk''ta bir diyalog
Yılmaz Erdoğan:sevgilim 6 saat 43 dakika 27 saniyedir konusuyoruz
Demet Akbağ: ne güzel konuşuyoruz değilmi?
Yılmaz Erdoğan:faturasıda güzel gelicek ama
Demet Akbağ:ne dedin?
Yılmaz Erdoğan:ben aradığım için bu şakayı benim yapmam uygun diye düşündüm.
önce kollar ağrır sonra kulak uyuşmaya başlar. akabinde oturuluyorsa popo uyuşur ayaktaysanız ve yürüyorsanız yavaşlarsınız ama herşeye rağmen hayatın en güzel anlarınızı yaşamaktasınızdır. tadını çıkartınız.
vodafone kullananılıyorsa her beş dakikanın ikinci veya üçüncü saniyelerinde otomatik olarak kapanan görüşmelerdir. burdan vodafone'ye sesleniyorum, neyse içimde kalsın.
sevgili askerdeyken en çok özlenendir. ilk bir ay işkence gibi gelir. Havaalanında el sallarken, nasıl haber alacağını düşünürsün en çok, yanına telefonunu almaz çünkü, belki lazım olur diye sadece sim kart. Eve dönersin, el alışkanlığıyla elin telefona gider gelir çaresizce. Yabancı bir numaradan çağrı gelir, hissedersin onun olduğunu, hemen ararsın. Ben vardım iyiyim merak etme der, yüreğine su serpilir, seni arayacağım en müsait zamanda der ve kapatırsınız bu kadar.
Gitmeden önce her gün arayacağım diye söz vermiştir, sözünü tutar, acemilikte her gün arar. Ama o uzun görüşmelere alışanlara, ankesörlü telefondan yapılan beş dakikalık konuşmalar yetmez, çok özlersin. Bir gün telefonda bana tatlı rüyalar diye mesaj attığın günleri özledim, keşke ankesörlü telefonlardan da mesaj atılsa dersin, telefon kapanır kapanmaz tatlı rüyalar diye mesaj gelir, mesajlaşabilmenin ne güzel olduğunu farkedersin.
acemilik bitince karakola gizlice telefon sokar, artık daha rahatsınızdır, ama içtima, mıntıka, komutan derken o uzun konuşmalar bir türlü yapılamaz, geleceği günü bekler durursun.
yani elde imkan varken, tadı çıkarılması gerekendir sevgiliyle uzun konuşmalar, sevgiliyle paylaşılan tüm zamanlar.