simit sarayını aşağılamanın mantığını göremeyenlerdenim.
sabahın köründe insanlar işine gitmek için evden yeni çıkarken çayın buharından dolayı buğulanan camlı bir simit sarayı paranın satın alamayacağı şeyler sıralamasında 16. sırada yer alır.
hele birde hava biraz soğuksa dadından yinmez. sevgilinin elinden tutup koşa koşa girilir içeri.
Bu tip başlık açıp alt tabaka diyede bir tabir kullanan insanın söz konusu siyaset , vatan , millet olunca halkların kardeşliği , sosyal eşitlik , sosyalizm gibi kafa ütüleyici sloganlar atttığını görür gibiyim. bak küfürüm geldi şimdi...
sevgiliyle ilk buluşma ise ufukta tabağınızdaki bol susamlı kızarmış çataldan başka çatal görünmüyor demektir.
(bkz: arkanıza yaslanıp yolculuğun tadını çıkarın)
sözlüğün aşkın gücüne ve mekan/ zaman/ cüzdan tanımamazlığına inancı dikkatlerden kaçmıyor elbette.
hele bir de pazar günü sırf bu eylemi gerçekleştirmek için erken uyanıyorsanız, tadından yenmez. Sıcacık simitlerin yanında üçgen peyniri eritir, sevdiceğinizi beslersiniz. ardından elinize gazetenizi alır, sevdiceğinizle günün kritiğini yapar ve harika bir pazar gününe "merhaba" dersiniz.
eziklik olarak görülmesi yanlış nitelendirilmedir, her gelir düzeyinden insanların farklı mekanlarda buluşabilme özelliği olduğu gibi bunu aşağılama olarak gören birey kendini aşağılamaktan öteye gidemez. kimi yazarların (isim , bakınız felan vermeye gerek yok) olayı basite indirerek hatun kaldırma düşüncesi çerçevesinde göstermesi de aklıma insanın fikri ne ise zikri de odur deyimini getirmektedir. herkes zengin olucak yada her fakir fakir kalıcak hiç bi zaman hiç bi şekilde sevggili ile simit sarayına gidilmez gibi bir kural olmaması gerektiği gibi bu düşünceye sahip yazarın insanları kendi dar aklında tabakalara ayırarak kendini bi b.k sanması durumudur. gelir gider durumu farketmeden , mevlanın dediği gibi ne insanlar gördüm üstünde elbise yoktu ne elbiseler gördüm içinde insan yoktu sözü ile bu düşünce tarzına sahip arkadaşların silkelenme gerekliliğini belirten başlıktır.
Belediye otobüsüyle simit sarayına giden sevgilileri dikizliyen yazarın orada ne işi olduğunu anlayamadığım durumdur. Fakir delikanlının sevgilisi olmasının kıskanıldığını düşünmemek içten değil. Yoksa sıradan birilerini kim neden dikizlesin..
ilişkinin ilerleyen dönemlerinde mekana doyumun arttıgı bir safhada gercekleşmik olmasını temenni ediyorum. keza ilk bulusma ise vahim bir duruma dalalettir. yetersiz ekonomik gücü eleştiriyor olmak istemem ama bir park bahce daha hoş bir ortam olabilirdi kanımca. hatta simit sarayından alınan simitler ile bir bankta oturmak bence iki tarafın da guzel vakit geçirmesini saglayan bir aktivite olaiblirdi.işte tam bu noktada (bkz: hava muhalefeti)
Sabah - aslında öğlendir ama siz kahvaltı edeceğiniz için sabah sayılabilir - zorla yataktan kalktıktan sonra gidip sıcak simit ve yanında içim beyaz peynirle kahvaltı etmek gayet güzel gelir.