+hani boyun 1.60 dı ?
-1.60 işte evet (1.80 diyen adamın alnına geliyorum)
+ yahu saçmalama senin boyun 1.68 den aşağı değil.
-bence senin boy 1.70 kank.
+....zonnk.
buluşmaların en heyecanlı olanıdır. Hiçbir şey için bu kadar heyecanlı olunmaz. Gün yüzüne tarih çıkarmaya çalışan Bir arkeolog titizliğiyle süslenip püslenirsiniz. Arka arkaya iki üç defa tuvalet ihtiyacı giderirsiniz, hatta ne olur ne olmaz diye de parfüm şişesini ceketin iç cebine fıs fıs ismail'in ağız spreyini yerleştirmesi edasıyla iliştirirsiniz. Ve büyük buluşmanın Ilk dakikasından sonra hiçbir heyecan kalmaz. Mal gibi ne konuşacağınızı bile bilemezsiniz.
+ nasılsın?
- iyiyim hamdolsun. Sen?
+ çok şükür iyi olmaya çalışıyorum. Annenler falan nasıl?
- iyiler şükür. Senin?
+ onlar da iyiler. Nasıl gidiyor hayat?
- aynı işte ne olsun. Senin?
+ aynı bende bildiğin gibi.
- allah iyilik versin.
+ sağol.
Ondan sonra insan heyecanını atar ve rahat rahat konuşur.
Not : sadece konuşun olum. Dinden imandan haberiniz olsun.
tokalaşmayla başlayıp tekrardan tokalaşıp yanaktan öpülüp(hani normal sıradan arkadaşınla selamlaşırsın ya öyle sadece yanağını sürtersin hani işte ondan) bitirilen buluşmadır.
günlerdir yüzünü görmeden internette yazışmalardan ve telefonda saatlerce konuşmalardan sonra martın ikinci haftası buluşmak, tanışmak ve görüşmek için anlaştık. uzak mesafe ilişkisiydi bizimkisi. ama taa uzaklardan bana güven aşılaması sevgiyi, ve saygıyı beraberinde getirdi. sırf bu güven için ankaraya yanına gittim.
dikmende kaldığım misafirhaneye geldiğinde dışarıda bekliyorum diye mesaj attı. indim, aşağıya kapının dışına adım attığımda derin bir nefes aldım. çok heyecanlıydım ama belli etmemem lazım diyerek bir adım daha attım. karşımda elinde telefonuyla oynayan bukleli dolgun saçlı bir kız vardı. o muydu? inşallah odur diye iç geçirdim. saçlarını çok beğenmiştim. bir iki saniye baktım elinde telefonla oynuyordu hala. şşşt şşşt diye sesendim gülümseyerek ve de utanarak baktı. dondum o anda, sonra da afalladım. kocaman sarılacağız birbirimize diye kararlaştırmıştık ama, utancımızdan sarılmaya cesaret edemedik. sonra dikmende hedefsizce öylesine adımladık saatlerce. yolda onunla birlikte yürümek çok güzeldi. o durmadan şakıyan kuşlar gibi huzur veren ses tonuyla konuşuyor ben de için için bu konuşmalarından memnun oluyordum. demek ki beni beğendi, onq sıcak geldim ki yıllardır tanıyormuş gibi kendini yabancı hissetmeden konuşuyor diye sevinirken daha küçük bu eli yüzü kafası miniminnacık diye düşünüp anlık tedirginlik nöbetlerine girip çıkıyordum. gerçek misin diye bir kere öpmek istiyorum seni dedim. olur tabi dedi utanarak. o utangaçlığı karşısında sevgi ve merhamet karışımı bir kere öptüm yanağını. yeni doğan bebekler gibi kokuyordu. o anda ne hissedeceğimi şaşırmıştım. içim hem kıpır kıpır hem de isyanlardaydı. oğlum bu daha çok küçük süt kokuyor 15 yaşında da beni mi kandırıyor yoksa dedim içimden. saçma sapan düşünceleri azarlayıp kovdum. kokusu aklımdaydı. ya demin anlamadım bir şey, dur bir daha öpeyim seni diyerek öptüm bir daha. allahım ne olur bitmesin bu gün diye dualar ettim içimden.
sonra kuğulu parka götürdü beni. almanyadan getirdiği çikolataları ve ninesinin verdiği fındıkları yedirdi kendi elleriyle. sonra üşüdüm gidelim bir yere dedi. hiç kalkasım yoktu. gel adımlayalım biraz ısınırsın dedim ayağa kalktı. ardından yüzüne baktım elini tuttum üşümüştü elleri, ellerimle ısttım. sonra üstünü de ısıtayım diyerek kocaman sarıldım. öyle ki, tek vücut olmak istercesine sıkı sıkı sardım. o an amerikan filmlerindeki kavuşma sahneleri olurda kamera fon müziği eşliğinde hep döner ya, öyleydi. o anda zaman durmuştu, sadece ikimiz vardık.
sonra ankamall'e gidip yemek artı sinema yaptık. akşam bara gittik ben viski aldım sevdiceğim meyva suyu içti. tekno müzikler çalarken ben sevgiliye bir daha sarıldım ve o yüksek sese rağmen huzurunun ikliminde kesik kesik uyudum kollarında.
gözleri, sözleri, elleri, alnı, dokunuşları ve kokusu başkaydı. bambaşka...
erkek: mrb
kız: mrb
erkek: nasılsın
kız: iyi, sen
erkek: aynı beya( daha ilk cümlede komiklik yapmaya çalışıp ortalığa sıvamak)
kız: iç ses( gelmekle hata mı yaptım acaba)
erkek: iç ses( neden gülmedi ki oysa ben daha devamını getirecektim, hülya ile acun şakalaşırken kendini dışlanmış hisseden sergen gibiyim)
kız: ee napıyoruz şimdi
erkek: ııı bilmem ne yapalım
kız: iç ses(gerizekalı bunu da ben mi planlıyım)
erkek: iç ses( lan bu kız kendi kendine mi konuşuyor ya yüz ifadesi bi garipleşiyor)
kız: şurda oturalım mı?
erkek: tamam sen bilirsin
kız: iç ses(allahım şu yeryüzünü birazcık sallar mısın, şu mal kendine gelsin)
erkek: iç ses( allahım şu kız kiminle konuşuyo sen bilirsin, şu mimiklere bak hele)
bizim buluşmamız bir tren istasyonunda gerçekleşti. internet ortamında tanıştık, olaylar gelişti, sevgili olduk. trenden inip sana doğru gülerek gelmesi, sarılması... koluna girmesi, elini tutması... tarifi zor bir şey. hele ilk kez biri sana sarılmışsa, elini tutmuşsa... 20 yıllık hayatımın en güzel günüydü. pii adam aşık uuserlar -buraya iki nokta üst üste, parantezi kapatlı smiley gelecek- biz yapınca sevgili modlar siliyor.
hiç unutmam, cebimde nerden geldiğini bilmediğim bir fındıkmı fıstıkmı ne vardı. ilk buluşma heyecanından olsa gerek elimde onunla oynuyorum. bir şeyler anlatırken hiç bir nedeni yokken fındığı gelişine havaya fırlattım. fındık hatunun göğüslerinin içine kaçtı. daha sonra sessizce bir süre bakıştık ve hatun kalkıp gitti. ilk buluşma bir fındıkla nasıl son buluşma haline getirilir sorusunun cevabıdır bu entry.
o değilde, acaba o fındığı ne yaptı lan? yemiş midir acaba?
- merhaba hidalgo,nasılsın?
+ iyidir allaha şükür seni sormalı?
- bende iyiyim teşekkür ederim.
+ evet.ee neler yapıyorsun?
- okuldan eve evden okula.
+ aynen.birşey söylücem;ben çok kastım şuan ama.ter bastı ter.
- ya neden bu kadar heyecenlandın ki şimdi ne güzel konuşuyoduk.
+ ne konuşması allah aşkına bırak şimdi.kalbim yerinden fırlıcak şimdi.
- bak şimdi bende heyecanlandım.doğal olmaya çalışalım biraz.her zamanki gibi.
+ yeterki sen iste.sonra tavır koymak yok ama.
- tamam.
+ ne biçim mekan burası.bi çay içtik 3 lira.hadi parası tamamda çayı içsen birşey de demicem.boş yere gidiyo paralar kızım.öğrenci milletiyiz biz para çıkarmıyoz her dakika.gel bi kokoreç yiyelim mis gibi.en azından karnımız doyar.
- hönk.
+ yaaa.al sana doğallık kızım adamı hasta ediyosun.seni bana ayarlayan arkadaşın da allah belasını versin.çok masraflısın ama seviyorum seni napalım elden birşey gelmiyo.
ilişkinin en heyecanlı günüdür. günün sonunda çiftler ya birbirinin elini tutmuş ya da küçük bir öpücük kondurmuşlardır birbirlerinin dudaklarına. her şey çok masım ve güzeldir.
"eee napıyoruz?" sorusunun sürekli döndüğü, tatlı heycanların tavan yaptığı ama arka planda da zamanın çabucak geçmesinin istendiği sevimli buluşmadır.