gece 03:00. sevgili adayıyla deniz fenerinde buluşmuştuk.
fenerinin dibine oturuyorduk, soğuktan korunmak için biraz daha sarılıyorduk birbirimize, rüzgar estikçe biz daha çok sarılıyorduk. ilk öpücüğümü orada almıştım ondan, güneş doğarken karşımızda, gökyüzü maviden kırmızı çalıyor, gönlümün resmini yansıtıyordu adanın üstüne. o gün hiç doğmasın istemiştim güneş, hep öyle kalsın, biz hep böyle sarılalım birbirimize.
renkler değişti, güneş tamamen doğdu, o mavilikler ve kırmızılıklar tüm o ışık oyunları kayboldu. tıpkı zamanla kalbimin renginin değişeceği, tüm renklerinin kaybolacağı gibi.
sadece mazeretler kaldı geriye. ama aslında bir nedene ya da mazerete sığınmak aptalca. güneş zaten doğacak ve hiç bir zaman o şekliyle değil, her zaman farklı doğacak... ama hep doğacak, her yeni gün, yeniden bambaşka. bize de mazeretler kalacak...