özlemek; onu sürekli düşünme biçimidir. giden sevgili eğer seviyorsa seni bi yarın onun yanında gider ama sana diğer yarısını bırakmıştır. o yokken kalan yarısına yanındaki anlardan daha iyi bakarsın. kokusunu duyamamanın verdiği acı tarifsizdir. (bkz: sevgiliyi özlemek başlığındaki entryleri okurken ağlamak)
hiç duyamayacağı şarkıları onun için söylemek, hiç izleyemeyeceği filmleri onun için seçmek, izlemek, yorumlamak, güzel sahnelerini seçmek, dinleyemeyeceği masallar fısıldamak, onsuz ama hep onunla olmak gibi umut yok artık, özlemini giderecek biri de yok bunu bile bile içini acıtmasına izin vermek, onun uzatmadığı eli tutmaya çalışmak gibi onsuz geçen günlere takvimde tik atmak, deliliğe yakın mantığa uzak olmak hali ama yine de en güzeli hala onu özleyebilmek...
Her saniyesi beraber geçen günün ardından "hayatım bir bardak su rica edebilir miyim ?" cümlesine cevap alamamaktır. Yataga girince belinize bir elin dolanmadıgını hissetmektir bazen ve tüm bunlardan sonra bir telefon "Seni özledim bebeğim". Budur işte.
sözkonusu olan, ayrılılan sevgiliyi özlemekse aradaki ince çizginin çok iyi ayırd edilmesi gereklidir. lakin ayrılılan sevgili, ilk zamanlarda sürekli akla gelir, insanın içi bir buruk olur, karnı kımıl kımıl olur. ancak işte bu karnın kımıl kımıl olması ve insanın içinin burulmasının temelinde sevgiliyi özlemekten çok insanoğlunun diğer canlılardan en büyük farkı olduğuna inandığım merhamet duygusu ön plana çıkmıştır. acaba şu an ne yapıyor? biz geçenlerde bu filmi beraber izlemiştik acaba yine aynı filme o da denk geldi mi? gibi sorular şimşek gibi ard arda gelir durur. vakt-i zamanında beraberce dinlenilen bir şarkının bir yerinde patlatılan esprinin, şarkının ayrıldıktan sonra tekrar dinlenmesiyle gülmekten çok hüzün vermesi gibi durumlar söz konusu olmaktadır. işte tam da burada o ne düşünürdü diye sormaktansa ben şu an ne düşünüyorum diye insanın kendi kendine sorması bu sakat süreci olabildiğince minimize edecektir. kendini alkole verip salya sümük ağlamak ile hayata dört elle sarılıp kişinin öldüğünde bile yalnız başına bir birey olacağını düşünmek tercihe kalmıştır. sonuç olarak sizi temin ederim ki su yolunu buluyor.
sevgiliyi özlemekte bir problem yoktur. ararsın, konuşursun, görüşür, özlemini giderirsin. sonuçta hala sevgili... asıl sorun şudur, bu kahreder adamı işte... ;
ne? var mı böyle birşey? insan bencil yaratıktır!! sevgili özlenir mi yahu? çekilir mi dırdırı? bırak allah aşkına..bitirdin lan beni!!aha şunu bütün gün dinle sonra gelde özle:
Aslında siz onu özlemediğinizi içinize söylersiniz. Kafa dağıtırsınız, oyun oynarsınız, gezersiniz-tozarsınız.
Halbuki kendinizi kandırıyorsunuzdur. Her ne yaparsanız yapın eğer dilden değil kalpten sevdiyseniz 'o' sizinle beraberdir. Gittiğiniz her yere onuda götürürsünüz yek vucut hâlde. Çünkü gerçekten özlemiş, gerçekten hasret çölüne düşmüşsünüzdür... kavuşabilsem sana ey sevgili, dizlerime kadar çarpan sudan mataramı doldursam.
dipsiz, uçsuz, bucaksız kuyularda kaybolmaktır. beyninizin karanlık dehlizlerinde bir türlü cevaplanamayan sorulara yanıt aramaktır. rüyanızda onu görebileceğiniz umuduyla yatmaktır, sabahları onun ismiyle kalkmak, onun için yaptığınız her işi çift yapmaktır ve pc nin başında yazmak için kendini zorlamaktır aklınıza yazacak birşey gelmediği için; bundan dolayı pc yi kapatıp kalem kağıdın başına geçmektir sevgiliye olan özlemi dile getirmek için.
günler günleri, aylar ayları kovalarken imkanlar dahilinde görüşememenin içte yarattığı hem güzel hem hüzünlü, biraz acıklı, biraz ağlak duygudur.
güzeldir, sevgilinin adının geçtiği her cümle gibi.
ve hüzünlüdür. her an düşünülen kişinin yanında olamamak. ilk zamanlar kağıda kaleme döker içini insan, kelimeler kalpten dökülürcesine. bir süre sonra özlem büyür. özlem büyüdükçe, dışa çıkamaz hal alır. el uzaklaşır kalemden, sözler dökülemez dilden. ifade etmek zorlaşır artık o duyguyu.kendi kendine iç konuşmalar takip eder geçen günleri, kimi zaman göz yaşları. her işe başlarken onunla başlamak, onunla uyumak, onun rüyasına gecenin bir vakti gerçekmişçesine bir mutlulukla uyanmak, tekrar uyumak, sabah gözlerini açarken yine onu düşünmek ..... **
sevdiği türküleri o bilmeden dinlemektir, diş fırçasını hala banyoda tutmaktır, koca şehirde yalnız hissetmektir kendini. sevgiliyi özlemek hüzündür, kendinin yarısı yok gibidir. işte böyle birşeydir sevgiliyi özlemek, beklentisizde özlemek sevmektendir.. cansuyudur damarlardan akan ılık ılık. kısaca sevdiğin sürece özlersin...
bayram tatili, sınav tatili, yaz tatilinin hatta kimi zaman haftasonu tatilinin insana zehir olmasını sağlayan duygu.sevgiliyle kavga durumları varsa, özlem de bi yandan bastırıyosa müslüm gürses ya da bülent ortaçgil yorumuyla "sensiz olmaz" parçasını dillere takılır alkol-sigara eşlikçi olur, zaman akmaz, dünya durur.*ancak bir de bu özlem sonunda sevgiliyi görecek olmak vardır ki o da kalbi neşeyle attırır, gün saydırır aşığa.özetle hem berbat, hem de mükemmel bir histir sevgiliyi özlemek.
sevgili gelmeyecek ise yani terketmişse veyahud size yüz vermemişse sevgiliyi özlemek içinizden birşeyleri koparır her geçen dakika. Şimdi kim bilir ne yapıyordur belki gülüyordur, eğleniyordur acaba aklından 1 saniye olsa bile geçebilirmisiniz? sizi düşünürmü? o şuanda neyapıyordur der mi? işte böyle -mi kip ekleriyle avunursunuz.
ama avunmaya gerek yok değil mi, sizi özlese veya düşünse ne yapar neder ulaşır. hayat acı be sozluk.
özlersin; o sosklarda el ele kol kola dolaştığın zamanları özlersin. o karanlık soğuk sokaklarda tek baaşınasındır artık. içini ısıtacak o kelimeler yoktur. özlüyorsundur soğuktan titreyen ayaklarınla. ama yoktur.. eskileri yaşadıklarını düşündükçe ısınmaya çalışırsın o karanlık soğuk odanda duvarlara bakarak. ta ki film şeridi terk edilene kadar gelinceye kadar kendini mutlu edersin. özlersin hemde çok hala daha burnuna onun kokusu gelir. ama o artık yoktur. seni düşünmüyordur bile. hayat devam ediyordur diye felsefesine bakmıştır. ama sen özlüyorsundur. unutamamışsındır unutamıyorsundur. ilk ve son olacak demişsindir kendine. ama hesaplar tutmamıştır. son dakika golü yemişsindir. terk edilmişsindir. ama unutamamışsındır. o karanlık duvara bakarak onun portresini çiziyorsundur kafanda. yatıyorsundur bakıyorsundur ama yatak soğuk ve boştur. sana o büyük gelen yastık daha da büyük gelmeye başlamıştır. özlüyorsundur. keşke diye bir atılım yapıp tekrar telefonuna bakıp acaba mı diye düşünüyorsundur. ama yoktur çoktan silmiştir seni. uykuya dalmaya çalışırsın bare bu dünyada değil rüyamda göreyim diye dua etmeye başlarsın belki görürüm de orada mutlu olurum diye uyumaya çalışırsın gözlerin açık o karanlık duvarı seyretmeye çalaışırken belki diye belkii...