otogara gidip de sevgiliyi uğurlamayı iki taraf da istememektedir. bu yüzden günler önce gayet mutlu dolaştıkları herhangi bir köşede vedalaşılmaktadır.iki tarafda güçlü görünmeye çalışır ama olmamaktadır. kızın gözünden akan yaşlar erkeğin onları silmek içn şefkatle elini uzatması, yüzlerde birbirinin aynı hüzünlü ifade... klasik kendine dikkat et ler tembihler... ama hiçbir şey dakikaların aktığı gerçeğini değiştirmez, hiçbir şey süreyi uzatmaz ve artık sarılıp ayrılma anı gelir. oluk oluk insan akan bir caddede dudaklar kaçamak birleşir. derken içten ve karşı tarafa bırakmaya aslında hiç niyeti olmadığını söyleyen o sarılma gelir. ayrıldıktan sonra şöyle dönülüp arkaya bakılır buruk bir gülümseme ile ruhunun bir parçasını bedeninde hissetmeyerek, hayatın o an için akmadığını, durduğunu düşünerek eve dönülür...
sevgililerin birbirlerini teselli etme çabası içerisinde olduğu ama boşa uğraştıkları anlara tekabül eder. gözlerden yaşlar akarken dudaklar birleşir, o an hiç bitmesin istenir. sevgili bir yarınızı da alıp götürür. onsuz hiçbir şey aynı tadı vermez. kokusunu, dokunuşunu, gülüşünü, öpüşünü özleyeceksinizdir ama ne zaman giderse gitsin hep hazırlıksız yakalanacaksınızdır. gidişini seyrederken dünya durur, sesler boğuklaşır. orada bir o bir de siz olacaksınızdır.
sevgilinin kullandığı vasıtanın otobüs olması durumunda kıskançlıktan kaynaklanan şizofren dakikalarla birlikte ilk kontrol edilen şey muavindir. zira geneli dallama olduğundan cins cins bakılır. daha bavulları yerleştirirken sevgiliye yavşamaya başlaması uykusuz bir gecenin ilk habercisidir.
uzun uzun yollar tepip sevgili gelir. ilk anın heyecanı öpüşüp koklaşmalar, cilveleşip sevişmeler falan. 5. gün sonunda tüm yellozluğunu ortaya çarşaf gibi serdikten sonra, sabahın ilk ışıklarında
-allah belanı versin, gidişin olsun dönüşün olmasın,
gibi temennilerle uğurlamak olayın başka bir boyutu.
ne yani kimse böyle sevgili uğurlamadı mı? hep yalaşıp uğurlanmaz ki...
birlikte geçirilen belki bir gün belki bir sene. belki bir hafta sonra dönecek belki hiç dönmeyecek. belki okula gidiyor belki tatile belki memlekete. hangisi olursa olsun insanın içini burkan, sevginin şefkat ağırlıklı hissedildiği zamanlardır. ve tren istasyonları... ister kara tren ister hızlı tren isterse uçan tren olsun, trenle giden sevgilinin ardından el sallamak hepsinden acıdır. ne varsa şu tren garlarında.
narkozsuz açık kalp ameliyatından farksız, birilerinin kalbini avcuna alıp sıktığını hissetmene sebep olacak durumdur.
canın acır lakin tek kelime edemezsin...
sevgili yürektir her daim
kalbin kendisidir
onu uğurlamak hep hüzündür,
acı bir haykırıştır hayata
"neden ben diye" sormaktır mevlaya sevgiliyi uğurlamak
o giderken, otogar köşelerinde
bir çift göz yaşı bırakmaktır
aşk oksijeninden yoksun sevgisiz ölmektir sevgiliyi uğurlamakşehirlerarası aşk yaşamaktır... *