"Belki haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışsın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telaş içindesin
Kötü rüzgar saçlarını götürüyor"
Yağmurlu bir Kasım gecesi, sevgili dışarıdadır. Şimşekler kırılıp dökülmektedir, kötü rüzgar saçlarını dağıtmıştır. Üşümüş ve ıslanmıştır...
Eve gelir...bir kedi yavrusu gibi masum, yorgun ve sevgiye aç...
ipekten bir havlu alıp ipek saçlarından süzülen yağmur damlalarını kurularsın... Yüzü gözü ıslanmıştır. Kirpiklerinde biriken damla damla olmuş yağmur sularını bir pamuk ile usulca silersin.
Ürkek bir minnoş kedi gibi gözlerini kırpıştırıverir hemen. Onun bu sevimli hallerini görünce bir tebessüm edersin ve ıslak alnından öpersin.
Sevdicek sevgiden boynunu büker, hemen kikirdeyiver. O kikirdemeyi Bilirsiniz; genç ve sevgi dolu kızlara özgü sevgi dolu ve minnoş bir kikirdeme işte...
işte o anda sevgiliyi pamuklara sarıp sarmalama isteği hasıl olur.
felaket tellallığı yapmak istemem ama bu moda girince %90 terk ediliyorsunuz. geçmiş tecrübelerimde hep böyleydi. umarım sizler sonsuza dek mutlu kalırsınız.