düşünsenize lan işten eve gelmişsiniz. durun biraz daha duygusallaştırıyım hatta. alın terinizle, kul hakkı yemeden para kazandığınız işten gelmişsinizdir. tabii evde çatır çatır kul hakkı yiyen pezonun varlığından habersiz. kara haber tez duyulur hesabı, inleyen nameler hemen kulağı tırmalar. ve kapı film gibi tadında açıldığında önce göz yaşlarınıza hakim olamazsınız, acı bir sinir krizinden sonrada tertemiz bir cinnet geçirirsiniz. çok fena lan.. oysa onlar sevişirken ''küçük bir kaçamak sadece'' diye birbirlerini gazlamışlardı. velhasıl, tüm hesapları iyi yapmak lazım. *
malesef hapiste yatanların ufak da olsa bir kısmı bu tip kader mahkumu kimselerdir.
şimdi "nerede kaldı medeni irkek..!" diye, tedirgin bir balık edasıyla çırpınanlar çıkabilir ama en nacizhane duygularımla ifade etmeliyim ki, genişliğin de bir sınırı var hamuğa koyayım.
ayrıca bu olayın birçok örneği yaşanıyor;
neredeyse saat başı cinayet işlenen bir mahallede oturan arkadaşımın anlattığı bir olayda, vardiyalı çalışan adam biraz oynak bir kadınla evleniyor. karısından şüphelendiği için bir gün işten izin alıp eve geliyor. kapının önünde erkek ayakkabılarını görünce durumu anlıyor. anahtarla içeri girip yatakta basıyor bunları. basılan adam, korkudan bembeyaz olmuş dona kalıyor. kızgın koca sukunetini koruyup, "sen sktir ol git, benim hesabım bu karıyla." diyor. adam aceleyle üstünü bile doğru düzgün giymeden toparlanıyor. tam ayakkabısını giymek için eğildiğinde, aldatılan koca, içeriden getirdiği pompalıyla, eğilmiş adamı götünden vuruyor. karısına ise son anda kıyamamış.
arkadaşın anlattığına göre, daha sonra avukat "kadını da vursan daha az ceza alırdın." demiş. ağır tahrik veya cinnetten ceza indirimi olayı filan galiba.. hukukçular daha iyi bilir.
neyse, neticede eş veya sevgili seçimi basit bir şey değil efenim. dikkatli olmak lazım.
yaşanabilecek en ağır depresyonlardan biridir. senaryo da klasiktir genelde. birden akla düşer evdeki sevgiliyi gidip görme arzusu. kapı açılır ve içeri girersiniz. yatak odasına doğru adım atınca gözlerinizin önünden silinmeyen o manzarayla karşılaşmanın dayanılmaz ağırlığı çöker üstünüzde. hele de yataktaki sevgiliniz ve alışverişe gittiğini söyleyen en yakın arkadaşınızsa. şok,acı,şaşkınlık,gözyaşları ve kahkaha. dili tutulur insanın söylemesi bağırması çağırması gereken yerde. tek kelime çıkar dudaklardan "hayır" karşı taraf suskundur. ya da ne söylediğini duyamayacak kadar sinir sarhoşusunuzdur. kendinizi dışarı attanığınzda yüzüne vuran rüzgar tokat gibi indirir yüzünüze defalarca. nerde hata yaptım der hatayı kendinizde ararsınız. ya da keşke eve gitmeseydim der insan. iki taraftann gelen özür mesajları, telefonlardan kurtulmak için telefon ve mail adresi değiştirilir. en kısa zaman zarfında gidilebilecek yurtdışındaki bi akraba ya da arkadaşa gidilir. 2 ay kalınır ve yeni başlangıç yaparak devam edilir geri dönüşte en güzelinden.
paşa gönlünü mest ettiğin hatun tarafından yapılırsa bu eylem tabi biraz erkekliğine küfür etmiş gibi olur. yok esas hatun tarafından yapıldıysa git kendini boğaz köprüsünden at, bazen öldürmek yerine ölmek daha çok işine gelir
o hayırlı işler denilebilecek bir durumdur. bizzat şahit olmuş olduğum dumur detayıdır. hızla kapı çekilir, ana avrat düz küfredilir, sonra içinde müthiş bir hisle "ulan iyki bu adamla evlenmemişim" psikolojisinin rahatlığına girilir. *