cinsiyet fark etmeksizin kişi açısından gerçekten aşırı zor bir durumdur eğer ki sevgili seviliyorsa. kişi, sinir krizi geçirir. sene 1997. gençliğimin tavan yaptığı dönemler. 21-22 yaşında falanım. babam ve amcamın yanında çalışıyorum o zamanlar. ortak bir işimiz var.
ikamet ettiğimiz mahallede inanılmaz güzel, tatlı ve hoş bir kız var. hanım hanımcık. mahallenin tüm delikanlıları yanık ona. hayal edin işte doğal bir sarışınlığı, diğerlerinden farklı hoş bir giyimi ve çok doğal bir saçı var. gözleri ise ela. bir aydır kızın peşindeyim. kendimi bazen o bizim evin önünden bakkala giderken kendimi ona bakarken dalmış bir halde buluyorum. bazen annem bazen de ablam dürtüyor. bir gün ablam yine beni bu haldeyken bulunca "seviyor musun bu kızı?" dedi. "çıkıştım, ne münasebet" dedim. güldü. "anlarım ben, kardeşimi de tanırım." dedi. "çok belli oluyor mu?" dedim. "maalesef" dedi. "abla sen konuşsana, ayarlasana bu kızı" dedim. "tüm mahalle bu kıza yanık, sana bakar mı sence?" dedi. ben de "haklısın bakmaz" dedim. sinirlendi. " ne demek bakmaz? az özgüvenli ol. böyle hemen pes edersen tabi bakmaz." dedi. bir an kendime geldim. haklı olduğunu düşündüm. ablamdan birkaç taktik aldıktan sonra bu kızı ayarlamam lazımdı artık. sabah babamdan izin aldım, işe bir saat geç geleceğimi söyledim. çünkü kızın bakkala ekmek almaya çıkmasını bekleyecektim. kız normalde üniversite okuyor, ben de okuyorum ancak tatildeyiz. hava da sıcak. başladım beklemeye. kız bakkala gidince hemen arkasından pele ahmet'i (ufak çocuk) eline bir not tutuşturarak kızın yanına gönderdim. notu vermesini söyledim. öyle whatsapp, facebook falan yok ki. iyi ki de yok. yoksa kaç kişi yazılırdı kıza kesin kaçırırdım.
neyse notun içinde "mahallenin bütün erkekleri sana aşık, muhtemelen sen de bunun farkındasındır. ben de onlardan biriyim. sadece seni sevdiğimi bilmeni ve benimle bir kere buluşmanı istiyorum, kabul ediyorsan kağıda bir çizik at ya da işaret koy, ahmet'in yanında kalem de var bir çizik atman yeterli. eğer bir işaret verirsen ahmetle yeni bir not göndereceğim ahmet sana pencereden verir notu." yazıyordu.
heyecanla beklemeye koyuldum. ahmet geldi. kağıdı aldım baktım önde çizik falan hiçbir şey yok. arkasını çevirdim aynen şöyle yazıyordu: " ahmet'i göndermene gerek yok, yorma çocuğu. saat dokuzda ağaçların orada ol." yazıyordu. heyecandan var ya havalara uçtum. o heyecanla ahmet'e top falan aldım. direkt gittim berbere falan traş oldum. kokular süründüm. saat sekiz buçukta mahallenin ilerisindeki toplu duran ağaçların orda beklemeye başladım. hava yeni yeni kararıyordu. derken saat 21:20 falan oldu. bir baktım ileriden geliyor salına salına. kalbim atmaya başladı, acayip heyecanlandım. kız geldi tam ben merhaba diyecekken o dedi.
- merhaba murat (gülümsedi tatlı tatlı)
+ merhaba hayat nasılsın?. (gülümsedim ben de)
- çok iyiyim (gülümsedi)
sen nasılsın demeyince ben de;
+ çok iyisin hımm (dedim gülümseyerek),
- evet, çok iyiyim şu an senin yanında olduğum için, sen nasılsın?
(heyecandan ve sevinçten ölecek duruma geldim. )
+ teşekkür ederim, çok iyiyim ben de nedenini biliyorsun ( sırıtarak)
+ee oturalım mı şuraya?
-tabi oturalım.
+hayat daha seninle hiç konuşmadım, sadece gördüm ama uzun zamandır seviyorum seni ve cesaretimi şimdi toplayabildim. sana bakışlarımdan hislerimi belki de anlayabilmişsindir gerçi mahalelnin tüm erkekleri öyle bakıyor sana ama... her neyse çok seviyorum seni, çok güzelsin. (gaza geldim, açılıyorum fena halde)
- ben de seninle hiç konuşmadım, sadece gördüm senin gibi bakıp dalmadım ama ben de uzun zamandır seviyorum seni ve buraya aiemi kandırma cesaretini toplayarak geldim. sana olan hislerimi anlamamış olabilirsin çünkü belli etmedim. ayrıca diğer erkekler umrumda değil.
kızın ağzı çok iyi laf yapıyordu. havadan sudan konuştuktan yarım saat sonra kız eve gitmesi gerektiğini söyledi.
+benim eve gitmek gerek, yarım saat izin alabildim.
-anladım, gitmeden önce bir şey söylemek istiyorum. sevgilim olur musun benim? (heyecan yine bastırdı)
(10 saniye gözlerime baktıktan sonra yanağıma bir öpücük kondurdu)
+çok tatlısın, tabi ki evet. (hızlı hızlı eve yürümeye başladı.)
o an ne yapacağımı şaşırdım. sevinçten ağaçlara tekme atmaya başladım hatta ağacı öptüm. kör kütük aşıktım. sonra ben de evin yolunu tuttum. ablamı, annemi ve babamı öptüm. bu arada o gün işe gitmediğim için babam sinirliydi ama bir şekilde gönlünü aldım. ablam da çıtlatmış bir şeyler kulağına.
ertesi gün işe gittim. deli gibi çalışmaya başladım. çok hırslı çalışıyordum sevinçten. zaten bütün gece de uyuyamamıştım. sevdiğim kız sevgilim olmuştu. akşamüstü işten geldik. biraz yorgundum ama bu bana koymazdı. kızın kapısının önünden geçtim birkaç kere ne pencerede ne de kapıda gördüm. neyse dedim şimdi ailesi bir şey çakmasın ben uzaklaşayım yavaştan. gittim benim en yakın arkadaş, kardeş olan orhan'ın yanına. orhan da delikanlı çocuk, kavgalarımızı, maçımızı her şeyimizi beraber yaparız. hemen anlattım durumu. benim adıma çok sevindiğini falan söyledi.
aradan 10-11 ay geçti. kızla sinemaya, oraya buraya, tiyatroya her yere gittik. onun okuduğu şehre falan gittim. evlenecektim, para da biriktiriyordum ancak bu kız için harcadığım paranın haddi hesabı da yoktu. aynı coğrafi bölgedeydik ama uzak olmasına rağmen yine de haftada iki kere görmeye gidiyordum. teyzesinde kalıyordu. yine tatil oldu. sevinçliyim tabi. özet geçiyorum hemen yazı çok uzun olmuş.
gel zaman git zaman aradan bir ay falan geçti. kızla gece-gündüz buluşuyoruz ancak ailesi henüz beni bilmiyor. bu arada kızla ileri gitmeden yüzeysel olarak sevişmelerimiz de oluyor, olmuyor değil. bir gün mahallenin pazarı olduğu gün annesini pazara giderken gördüm. fırsat bu fırsat diyip evine gittim. kapıyı çaldım. bu açtı kapıyı ama çok şaşırdı. hediyeyi verecektim, güzel bir müzik kutusu almıştım arkamda saklıyordum. etrafına, yukarıya falan baktı. "murat git şimdi biri görecek" dedi. "nereye?" dedim. "ağaçların oraya git yarım saat sorna ordayım hadi" dedi korkmuş bir şekilde. ben de hemen uzaklaşayım bari dedim. kapıyı kapattı, tam giderken "ulan hediyeyi vermedik vereyim de eve koysun bari" diye düşündüm. ama bu sefer ön kapıdan değil müstakil olan evlerinin arka kapısından yaklaşacaktım. orası bahçe kapısıydı. ailesiyle akşamları orda otururlardı. zaten odası da arka taraftaydı. arka tarafa yaklaştım ve fısıltılar duymaya başladım. en yakın arkadaşım, kardeşim, can dostum orhan ve evleneceğim kız fısır fısır konuşuyorlar. "ulan dedim dur hemen ön yargılı olma, ne konuşuyorlar dinle" diye kendimi teselli ettim. konuşma aynen şöyleydi:
+ murat geldi çok korktum ya.
- ne oldu gönderdin mi?
+ gönderdim gönderdim rahat ol.
- yok rahatım zaten de bizi şimdi öğrenmesi iyi olmazdı.
+ ya amaan boşver, yarın ne yapıyoruz murat akşama kadar gelmez, gelince de yorgunum falan derim çıkmam.
- çıkma zaten çok kıskanıyorum seni.
+ çıkmam merak etme. seni asla üzmem.
-kız çok özledim seni alsana beni içeri.
+ orhan olmaz saçmalama biri görür, zaten sizden çıkarken naide teyze görmüş bizi imalı imalı bakıyor.
- amaan baksın, o gün çok güzeldi ama hala unutamıyorum.
+ ben de, her gece düşünmeden uyuyamıyorum.
- sen muratla bu tarz şeyler yaşadın mı hiç?
+ hayır yemin ederim yaşamadım.
- seni seviyorum.
+ ben de seni.
orhan ordan uzaklaştı. ben sonra bunları bastım, olaylar olaylar falan. her şey bitti gitti. bundan önce de şüphelendiğim olaylar olmuştu da özet geçmek istedim. isteyen olursa o boşluğu daha detaylı bir şekilde doldururum. ayrıca belirtmek isterim ki çok nadiren böyle ciddi entry girerim. zira bugün orhan ile hayat'ı gördüm. evlenmişler, çocukları falan da var. o yüzden böyle bir entry girmeyi düşündüm. ramazandan sonra ilk işim de içmek.
inanılmaz kötü olaydır. Ben üzülene ya da böyle onurlu davranıp yazıklar olsun diye çekip gideni anlamıyorum. Anlayamıyorum lan. Benim başıma böyle bir şey gelse saçından tutar cümle aleme rezil ederim. Hayır arkadaş o bana sadık olacak biri değilse hakediyordur. Sı.tırtmayın aşkınıza da onurunuza da. Böyle bir şeyi hayal edince bile Ateş basıyor beni.