"bir dostum var, hani derler ya erenler-arifler hah onlardan biri bence.
bir soru sordu bana bir gün çay içerken:
"o'nun gözlerinde kendini buluduğunda mı aşık olmuşsundur kaybettiğinde mi?"
aşk-meşk yalandı o zamanlar bana göre, ama garip şekilde sarstı bu soru.
duraksadım bir an, bir sigara yaktım.
sonra iki, üç...
uzun uzun sustuk yine ama bu susma diğer susmalardan farklıydı, uzundu. sanki asırlar geçti biz o masada oturmuş karşılıklı susarken. sanki dünyada var olmuş her yaşantı yaşandı o an kah burada kah dünya'nın bir yerlerinde.
sustuk...
uzun uzun susarak duygu-fikir alışverişinde bulunduk dostumla sanki dünya'da düşünülen her şey, hissedilen her duygu onun ruhundan benim ruhuma, benim ruhumdan onun ruhuna,
bir nehir gibi aktı...
zaman geçti,
yaşlandığımızı hissettim.
ve bir şeyler yapmazsam yok olacağımızı.
okkalı bir kahkaha bastım ve ağzımdan çıkan ilk cümle,
"senin ben amk!" oldu.
o da bastı kahkahayı, en az benimki kadar okkalı olanından.
sonra gittik yollarımıza...
ama ben bu soruyu yıllarca düşündüm. dönüp durdu beynimde, ruhumda.
seni gördüm sonra
ve içimde bir ermiş bir şeyler fısıldadı kulağıma.
ben senin gözlerinde
kendimi bulurken
kaybediyorum...
ben senin gözlerinde
kendimi kaybederken
buluyorum...
ve ben
senin bir gözünde kendimi bulurken
öbüründe kaybediyorum...."
bunları söyledim. bu arada olay doğrudur biraz şiirsel söyledim sadece.
boynuma sarıldı, sımsıkı sarıldı ağladı sadece...
benim de gözümden birkaç damla yaş aktı hepsi bu...