5 Ocak 2010'a götürür anılar.insan nasıl olurda 4 seneyi sığdırır o kucağa,nasıl çeker ömürlük kokusunu hasretin,nasıl gücenmez o gidişe,nasıl bakar yanan o gözlere gitme derken.bir dönüşle kaybolan duyular ve hissiyatına anlam vermeye çalışan saflığıyla kaldığında başbaşa insan,ağlarken ölüme 3 gün kala.Son mektubunun yalanları gün göstermez olunca delikana son darbedir son kez sarılmak,son kez asılı kalmak bakışlarında son nefestir tenine vuran.
ayrılmadan önce heleki severek ayrılıyorsanız mutlaka yapın derim,evet belki ayrılmak daha zor olacak ama yapmamaktan iyidir. yoksa özleminiz daha da artar..
Özledim seni çok..
Biliyorsunuzdur gidecek ve bir daha asla geri dönüşü olmayacak, sadece azıcıkta olsa bir ümittir istediğiniz. O ümidi son sarılmanızda ararsınız gerçekten size sıkı sıkı sarılıyorsa zoraki bir ayrılık demektir oda sizi seviyodur ümitlenirsiniz, ama o izbandut gibi duruyor ve sarılan sadece sizseniz bir an önce arkanızı dönüp gitme zamanınız gelmiş demektir.
ama son kez sımsıkı. ardına bakmadan gideceğini bile bile. arkasından baka kalacağını ve ölüm kadar ağır geleceğini bile bile. hiç kimseye aldırmadan sarılmak. değer mi diye sorarsan sözlük değmez. hiç kimse için. hele ki bu sevgiliyse ve gitmeyi kafasına koyduysa. varsın son kez sarılmadan gitsin. yeter ki gurur olsun onuru olsun her şeyin.
iki türlüdür.
1.artık onun sevgilin olmayacağını bilerek sarılmak
2. artık onun sevgilisi olmayacağını bilerek sarılması
1. de bir anne/baba, en iyi dost, masum çocuk, sevgisini içine sığdıramayan insan gibi sarınılır. kokusu içine çekilir. onun sarılmayışı ise ayrı bir koyar, bir yandan "keşke o da sarılsa." denilir ve bir daha o an unutulmaz. giderken arkasından bakarsınız ama o, bakmaz.
2. de ise öyle bir içten sarılır ki pişmanlığı, korkusu o an belli olur ama siz malesef anlayamazsınız. "sanki bir daha görüşmeyeceğiz sanır gören de." dersiniz şaka yollu, gerçeği bilmeden. gözlerinizin içine son kez bakar, kendine çok dikkat et der, arkasına baka baka gider.
kendini tutamadığın andır. göz yaşları sel olur gider. ve arkasını dönüp giderken sanki seninde içinden bir parça götürür. gidiyor işte! ömrünü ona adamak istediğin, uğruna nice şeyleri göze alabileceğin insan, sevgilin! arkasından koşup bir kez daha sarılırsın, hiç bırakmamacasına. kenetlenir kolların. ve o anda ölmek istersin. sarılıp ölmek. sonsuza kadar mutlu olmanın tek yolu odur o an! sarılarak ölmek, mutluluk içinde. çünkü düşünemezsin onsuz bir hayatı. ama o gider, hemde ardına bakmadan. sadece gider. ve sen hıçkıra hıçkıra ağlarsın. gözlerinden akan yaşları bile silemezsin. oluk oluk boşalır çünkü. silsen ne fayda! donuk bir yüz ifadesi, dinmek bilmeyen göz yaşları ve avuçlarından kayan bir el.
o öyle, sarıldığınız yerde kalır oysa. nasıl mutlusunuzdur onu hissedip, kokusunu duyduğunuzda;
o halde, ardında bıraktığı bunca acı?
ve içinizden "bu son olabilir" deseniz de, her hücresini sahiplenseniz de, pişmanlık kalır.
asla yapılmaması gerekendir. eğer yaparsanız o son bakışı, son sarılışı, onun kokusunu son alışınız kazınır beyninize. arkanızı dönüp gitmeniz en iyisidir. tenha bir köşeye geçip eldivenlerinizi ısırarak ağlamak çok daha iyidir.
son olduğu farkedilmez ve sonradan anlaşılacak olandır. durum anlaşıldığında ve bu dünyada son bir sarılma şansı daha kalmadığında sağlam koyar insana. baya yerinden kaldırmaz.
gözyaşlarınız dökülür sevgilinin omzuna. zamanın durmasını dilersiniz milyonlarca kez içinizden. yalnız bırakmaz o görüntü her gözünüzü kapayışınızda sizi. aynı hüzün tekrarlanır, iç çekersiniz ve yine dökülmeye başlar gözyaşlarınız bu defa yastığınızın bir köşesine. *