Te bu aşam zamanlarıda epten akılcımı alır, gözümü
göğnümü bi oş edersin beyav.abe Allah belacımı versin
seni cuk severim. Ne derim sana bu aşk beni canımdan
etmezse gene iyi. Yatmazmıyım yatacıma abe bi direm
uyku girmez güzlerime. Dün o yanı dün bu yanı ep gene
silinmez senin ayalin beya. Günlerdir ekimekten sudan
kesildim artıkım. Tarlada elim çapa tutmaz, gayfide
desen ne bi laf iderim akıdeşleynen ne 66 uynarım.
Düşün bubam düşün. Recep ağanın sıpası gibi önüme baka
baka solurum. Aşamları sizin maallede sülerim "yârim
sende vifa yokmu" şarkısını. Duyarsın elbet, elmiş
ninem bilem diğner. Anlarım kızanım seni anlarım der.
Ama üzmeyesin boşuna datlı canını unda u buba varken
vermez asibeyi sana der ep. işte u zaman çeltik
tarlasına döner galbim ehpten gene vıcık vıcık. Şu
buban olucak gapçık ağızlıyı yola getiremezmisin beya.
Âşıklık çekeriz bilirsin işte. Eriye eriye gündöndü
sapına döndük anacını satımının. Az çok zanatimiz de
var. Yaparız fıtımış'ın baçade bi düğün. Daktırırım
beş dane cumuriyet, alırım uzun tülü mantu, alırım kul
çantası, alırım içine allık bilem. Süle anana aşama
bunları çıtlatsın bubana. Yoğsam atar em vallahi em
billahi damarları beğnimin. Buzmayasın adamın aklini.
Yarın gecem alil'le rasim'i yanıma gatıp senide
ısmayılın cibe atıp, çıktıkmı çulu yoluna bokumu
yetişirler arkamıza. Te ben adama buguda sülerim kal
sağlıcakla.
Sen var mısın yeryüzünde bilmiyorum, ama yine de bir şeyler karalayacağım.
Var olduğunu varsayarsak, seni bulmak için hiçbir çabam olmadığını önce belirteyim. Ne mi yapıyorum? Yatıyorum hep. Popomu devirip bütün gün yatıyorum. Ağustos böceğiyim ben. Bir Ağustos böceğini sevebilir misin, bilmiyorum. Evimde canım sıkılır, kâh salonda gitar dımbırdatırım, kâh yatağımda iki seksen kitap okurum, kâh bir chopin bestesinde hayatı sorgularım. Sana göstereceğim bol miktarda kitap var ama, en azından 1 hafta kadar sıkılmazsın benimleyken. Huysuzum bir de, bir bilsen. Hiçbir şeyden memnun olmam. Yüzüm mahkeme duvarı gibidir hep. Gerçi gülerkenki hâlimden çok daha iyidir. Profiterol sevdalısıyım. Seni profiterole doyurmadan seni bırakmam herhalde. Ben hep elit pastanesinden yerim, başka bir yerden yemedim hiç. Neyse, ne saçmalıyorum yahu! Yoksun sen.
Gözlerini özledim. En çok bal rengi gözlerinin içine bakıp sevdiğimi haykırmayı, Belki de yaklaşık bir aydır gerçekleştiremiyorum. insanın sevdiğine sarılamaması, öpüp okşayamaması ne kadar zor... Dudaklarına yapışıp nefesini içime çekmek bile deli gibi özletti kendini. Yalnız senin bakışların zihinde, senin gözlerin gözlerimde canlanıyor. insan sevgiyi öğrenince ayrı kalamıyor. Yapılan hatalar göze gelmiyor, engeller adeta ufak taşlar gibi bir tekme de kenara atılıyor. Severken sevilmek... Ne tarifsiz bir güzellik. Bende bunu yaşıyorum. Ya da bir rüyadayım. Kaç defa düşündüm hayatıma soktuğum yada hayatına girdiğim kişinin sen olmasında doğru kararı verebildim mi diye. Kaç defa yanılmak üzereydim. Lakin bir şeyler engelledi. iyi ki de öyle oldu. Şuan en kıymetlimsin, tek vazgeçemediğim. Gözlerinde ki derin mutluluğu hissedebiliyorum. En az senin kadar ben de mutlu oluyorum gözlerin gözlerime bakınca. Özlemini çekmek bile ne kadar büyük huzur. Fakat bu özlemin ardındaki gözlerinin gözlerimin önünde duruşunu hissettiğimden mi bilmiyorum. Öyle bağladın ki kendine huzurunun tiryakisi oldum adeta.
Çocukken tuttuğum dileklerden biri olsa gerek şuanda yaşadığım.. hani beyazın anlamı kadar yalansız dolansız ,masum zamanlardan kalma..
Geldin.. gelişin öyle kendiliğinden ki, hala mucizeler var dedirtir gibi... Zorlukların, nerede basladıgını unutturdugu hayatıma ,kendi hikayelerinden başka bir zaman dilimi verdin, başlangıc ve bitişlere aldırmadan içinde bulundugum o ana odaklanmayı basardıgım yeni bir boyutta hissediyorum artık kendimi. Biri zamanın oylece gectiginden umutsuzca bahsederken ,gulumsuyorum ben, kalbimde biriktirdiğim gusel anılara seninle birlikte yasadıgım bir yenisi daha eklendiği için.
Asla üstesinden gelemeyeceğim dediğim hayal kırıklıklarım vardı, baktıgımda görmekten nefret ettiğim izler üzerimde, butun aynaları boyamak istediğim ,yüzüme bakmaya cesaret edemediğim zamanlar geçirdim, her dokunusun yeni bir anlam yükledi ,bir yarayı daha kapattı sanki, artık aynalara baktığımda sadece kendimi görüyorum ve arınabilmeyi başaran ruhumu, hayatın olanca pisliğinden...
Ben sanmıstım ki, tamamını göremezsem gökkuşağının bakmanın bir anlamı yok, eğer yarım yamalaksa güneş dışarı çıkmanın bir anlamı yok, şimdi gördüğüm en ufak bir renge bir şiir yazabilir, minicik bir ışık için kocaman resimler yapabilirim...
Şimdi sen bunları okurken diyorsun ki ne gerek var söz etmeye geçmişten ve biz çok konusmuyoruz bunları ben incinirim belki diye... Ama ihticayım var yazmaya, ihtiyacım var cunku konusulmayanlar büyür arada.. Yazılsın ve yazılanlar kalsın biyerlerde, bilelim varlığını da dönüpte okumayız.. tekrarlamayız..
...ve ben hissettikçe varlığını koşullar ne olursa olsun,düşersem tutunabılecegımı bildikçe sana ,bastığım yeri hissetmeye başladım.
dün yine sana polis radyosu'ndan şarkı istedim. "hangisi olsun" diye sordu, telefonda sesi sana çok benzeyen kadın. "hiçbirisi olmasın" deyip, telefonu görmediğim yüzüne kapattım. sonra kadını tekrar aradım. "özür dilerim. geçen sene bu zamanlarda hala aşıktım da" dedim. "anlıyorum" dedi. anladığını sanmıyorum. biraz sessizlik oldu. sessizlikten zerre tedirgin olmam bilirsin. yine de, aile terbiyesi olmayan biri olduğum için, arsızca saygısızlık etmek istedim. "ben bile küçükken şarışınmışım" dedim bu kez. özür dileyip telefonu görmediği yüzüme kapattı. böyle zamanlarda fıtığım azıyor, boynum ağrıyor, canım beğendi çekiyor sevgilim. gerçekten tavukları anlayamıyorum bazen. neyse bak gözlerimin tee içine. sana ne dicem?
n'olur, ne vakit the smiths dinlersen ve de boğazdan geçiyorsan bana bir kez aşık olsana. zor biliyorum bu, en az tek başına buzdolabı taşımak kadar. o sebep, ben olurum sana heb aşık. sen dert etme bunu ve de nakliye işini. tanıdıklar var bizim. yeter ki sen, yeni uyandığındaki o mahmur güzelliğinle gözükme bana. bilirsin dayanamam, aşık olurum!
öperin. galata'da çay içerken düşle beni.
ahmak ve de yağmur yağarken şemsiye kullanmayan sevgilin.
Ben hayatım boyunca kimseden sevgi görmedim. Kimsenin ilk tercihi olmadım hiç , kimse bana kendi özel hissettirmedi. Baba diye adlandırabileceğim biri olmadı . Kimse dinlemedi beni ciddiye almadı. Hep o sinirle ve öfkeyle büyüdüm senle karşılaştığımda içinde koca bi boşluk olan bi kız çocuğuydum. Bundan bi sene önce seni sevdim aşık oldum güvendim bütün hayatımı var oluşumu sana yasladım. Biliyorum ben sana oturup kitap da yazsam bu kelimeler bi şekilde uçup gidicek aklından. O kadar eksiğim o kadar kırığım ki.
Ben istedim ki her şeyim sen ol, birlikte bi hayat kuralım seni kendime kattım her gün daha çok sevdim. Şimdi bunları yazarken düşünyorum da sen beni hiç sevmedin hiç özel hissettirmedin hala bile onca şeyden sonra bana etrafındaki güzel kadınları anlata anlata bitiremiyorsun ya da eski sevgililerini o güzel oyunculara mankenlere benzetiyorsun. Hiç farkında değilsin ve olmayacaksın da sen bana sahipsin ya da sahiptin. Etrafımda olan onca erkeğe rağmen senle oldum. O koca boşluğu doldurmak için sen bana hiç sevgi ilgi göstermemene rağmen seni hiç aldatmadım. Bi insan birine bakarken canı acır mı hiç? Ben senin sesini duyduğumda bile canım acıyor. Her gün yenidensevdim yeniden affetim göz yumdum. Yerime koyduğun o kadınlardan biri bile olamadım senle sadece sevişmek değil bi şeyler paylaşmak istedm. Sadece güzel bi söz duyabilmek istedim başka hiç bi şey değil. Ama bir sürü hakaret ve aşağılama kulaklarımı doldurdu. Hayatımı kestim attım ne dediysen yaptım. Umrunda değilim biliyorum . Ben hariç herkesle olmaktan hoşlanıyorsun biliyorum. Hiç mi hiç sevmedin beni onu da biliyorum ama ben hala o sevgiye aç çocuğum babam kardeşim abim annem dediğim o adamı aslında yaratmışım ve kendi kendime bi masal kurmuşum. O masalı da ben bitirmeliyim. Üzgünüm etrafında onca kişi aramızda bu kadar beden varken yapamadım olmadı . Ben bu gün vaz geçtim senden . Ben istedim ki biz ayrı kaldığımızda tut kolumdan ya da gel yanıma beni istediğini söyle değiştiğini o kafama sok. Ama bizim her ayrılığımızda ya da senin her yalnız kalışında başkasını buldum yanında. Artık unutmalı ve bi hayat kurmalıyım. Ben mi? Bense sana bakarken gözleri parlayan o kadın olarak kalacağım.
Sen bu yazdıklarımı okurken ben nerde olacağım acaba? Burayı görüyor musun acaba? Beni bir parça sevdin mi acaba? Alnımın ortasında enayi yazıyordu, haklısın.
Aklının ucundan bile geçmiyorum değil mi? Bana acımıyorsun bile? Vicdan azabı bile duymuyorsun? Ne harika! Neden yazıyorum ki hala sana? Neden özlüyorum seni? Bu kadar acı çektiren seni neden silip atmıyorum. Bütün küfürleri içimden ediyorum. sevdiğime küfür etmem herkesin içinde. Sonunda öldürdün beni sevgilim. Yazık.
biliyorum bunları okuyamayacaksın ya da okusan bile sana olduğunu bilmeyeceksin. kendimden nefret ediyorum çünkü; ben gülünce bile mutlu olabilen bi insanı kendimden iğrendirdim.
ilk öpüşmemizi hatırladın mı? öpmek için bakıp duruyordum fakat; bi türlü cesaret edemiyordum. pat diye öpüverdin sevgilim. o an dudaklarımdan bütün bedenime huzur yayıldı sanki. hani çizgi filmlerdeki karakterlerin ayak ucundan başa donması gibi. peki birbirimize ilk dokunduğumuz anı? heyecandan zangır zangır titriyorduk. ilk beraber uyumaya çalışmamızı hatırladın mı peki? defalarca başını göğsüme koymuştun ama gene her defasında abuk formlara bürünmüştük. ilk yan yana oturmamızı hiç unutmadım zaten. teşkilattan ülkücüler beni tenhaya çekip uyarmışlardı 'ağır olun' diye. 'ben de sizdenim aga.' diyince bırakmışlardı.
salonumuzu ihtişamlı, oturma odamızı sade istiyordun. oğlumuz olacaktı hani, tüm mükemmel sıfatlarına bir de 'oğlumun annesi' eklenecekti.
hiç aklıma gelmezdi bi gün 'benden bu kadar' diyebileceğin. hiç gelmezdi aklıma bana bomboş ve donuk gözlerle bakabileceğin. aklımın ucundan geçmezdi 'orkun' isminin sana hiç bir şey ifade etmeyeceği.
ve şimdi... şimdi her an 1 metre uzağında olup da sana seslenememek , eskisi gibi tutup kolundan çeke çeke götürememek, arkadaşın olduğunu bildiğim erkeklerden bile kıskanmak nasıl bir şey bilemezsin. sana öyle kızgınım ki; bana yemin ettiğin, asla yapmam dediğin şeyleri, bize özel şeyleri başkasıyla yaparken hiç mi aklına gelmiyorum? gece yastığa kafanı koyduğunda zihnin paylaştıklarımızdan bi demet sunmuyor mu hiç? annen hiç mi sormuyor 'orkun vardı noldu?' diye?
ve en önemlisi yaşanmışlıkları nasıl bu kadar kolay yoksayıp hayatının öznesini değiştiriyorsun?
Eskisi gibi fotoğraf çekmiyorum. Hadi orada falanca yemek güzelmiş deyip bir yerlere gitmiyorum. Bıraktığın yerde olmanın tarifsiz ağırlığı ile... Arada kalmanın ki sen buna neyin arası dersen de fark etmez. Arada kalmak başlı başına bir bela. Güneş olduğundan daha silik. Isıtmıyor. Ellerim seninkilere dokunsa iyileşir miyim ?