sevgilisiz yaşayamayan insanların ilk aşaması arkadaşsız tuvalete bile gidememeleridir. ozguveni ne kadar yüksek diye dışarıdan baktığımız insanlar, çoğunlukla tek basina hicler.
ikinci aşama da kendiyle, ailesiyle veya cevresiyle mutlu olamayan kişi devamlı birinin ilgisine muhtaçtır.
"omo oşkoomm sono sovoyorom, son olmadon yoşoyomom" diyen tipler ikinci gün başkası için tüm gemileri yakarlar.
sahsim tarafından çevremde barindirmadigim insanlardir, iki günlük sevgili için sizi satarlar sonra size yalakalik yaparlar.
mutlu lakin benden uzak olsunlar.
ben yasayamıyorum.
sevgilisiz oldugum cok donemler oldu tabi, 2 yıl, 3 yıl. birkac defa.
ama sevgilim varken yuzde 98 ısık ekranı parlaklıgı varsa ekranımda, sevgilim yokken yuzde 60 filan ısık ekranı parlaklıgıyla yasıyor gibiyim.
sevgilim varken her seyim degisiyor. giyimim degisiyor. takıp takıstırmam, surup surusturmem degisiyor. evim cok daha duzenli ve temiz oluyor. pisirdigim yemekler bile degisiyor, cok daha ozeniyorum sofralarıma. daha cok kulturel aktivite yapıyoruz, daha cok dısarı cıkıyorum.
falan fıstık.
Kişinin karşı cinse olan ihtiyacının bir tür dışa vurumudur. Bunu yaşayan kişinin başta 6-12 yaş aralığındaki döneme inerek anne-baba ile olan ilişkisine bakılması gerekir. Eğer sorun buradan kaynaklanmıyor ise de özgüven konusunda kişinin dışa vurumu ile hissettikleri arasında bir karmaşa söz konusu olabilir.
Yargılamadan önce anlamaya çalışmalıyız.
Herhangi bir şeye hayran olmadan duramayan insanlarla aynıdır bunlar. Tek başınıza sinemaya gittiğinizi söylerseniz “nasıl ya böyle bir şey olabilir mi?” gibi tepkiler alırsınız.