harbi hiç utanması yoktur bunun. hatta öküzün önde gidenidir bu primat kaçkını. insan bir de ayran alır değil mi? kuru kuru gider mi lan o tibet öküzü?
güzel yurdumda tek hücreli yaşam formlarının takıldığı bazı alışveriş merkezlerinde "utanç verici" olarak nitelendirilebilen durumdur. giymişsin dockerslarını converselerini, takmış takıştırmış sevgilin özene bezene senin yaptığın şeye bak!! otur karşılıklı lahmacun ye... ne kadar banal demi?!!! üstüne ince belli bardakta çay da içersiniz şimdi siz güzelim cappucino varken!
lahmacun yedirip, şalgam suyu içiren, bir soğanı yumruğuyla ikiye bölüp bir parçasını da sevdiğine uzatan düşünceli insandır. muhtelıf zamanlarda pastırma yemeğe meraklı aynı zamanda olur olmaz yerde çiğ köfte seansları da düzenler. bunların hepsi sevdiğiniz zaman parasını, kendisini ya da her hangi bir şeyini size mükemmel bir restorantta mükellef bir sofarada yemek yiyor izlenimi verebilir.
utanarak lahmacun yiyenlerden farklı olan özgür insan bünyesidir. özünü inkar etmez olduğu gibi yaşar, sevgilisi de bunu kabul ediyorsa sorun olmayan insandır.
kız lahmacun hastasıysa sorun olmayan, ama lahmacunun çok da fazla romantik bi yiyecek olmadığı göz önüne alınırsa kro tipli, lahmacun gibi pişirilecek insandır.
batı özentisi, hamburger, patates kızartması ve cola üçlüsü ile haşır neşir olması muhtemel, kendi yemek kültürünü küçük gören ki lahmacunumuza bile saldırmaktan çekinmeyen bir kişinin açtığı bir başlıktır. ayrıca kınım kınım kınanması gerekir bu kişinin.
sevgilisi lahmacun seviyor ise yedirebilme eylemi çok doğal olan bir insandır.her sevgili şarap eşliğinde biftek yemek zorunda değil sonuçta.kültürümüzde lahmacun var ise ve lezzetli bir yiyecek ise yerken mutlu bile olunabilir.lahmacun yemek kıroluk değildir.damak zevkidir.bunu sevgilisine yedirten bir insan da damak zevkini sevdiceği ile paylaşmak isteyen bir insandır.
hakkında bu kadar girdiyi görünce öldüğünü ya da dünyanın mutlaka lanetlemesi gerektiğini sandığım insandır.
şimdi belli kavram ve objeleri bir araya getirirken bunlarla ilgili söylemini oluşturan kişinin bu kavram ve objelere hangi anlamları yüklediğini algılamamız gerekir. zîra dışarıda sevgilisi ile lahmacun yiyen bir insanı gördüğümüzde bizim kafamızda hiçbir gariplik canlanmazken, bu çağrıştırdıklarından ötürü bazı bünelerde alerjiye neden olabilmektedir.
şimdi, ilk kavramımız sevgili. bunda herkes ortaklaşır. sevgili değer verilen bir kişi olmalıdır ve herhalde her şeyin en iyisini paylaşmayı isteyeceğimiz kişidir. olay da zaten bundan sonraki kavram ve objelerde karışıyor. daha doğrusu bundan sonraki objede, yani lahmacunda.
evet, mesele lahmacunun bize söylemsel olarak nasıl sunulduğu ile ilgili tamamen.
birinci önerme "lahmacun yiyen insan kırodur." bu önermeye baktığımda ilk gördüğüm şey sıradan faşizm oluyor. türkie'de pek sık karşılaşılan bir tavır. lahmacun bir kürt yemeği olarak bilinir. hatta neofaşist türksolu dergisi "ey türk kürt fastfood'u yeme" gibi über faşizan söylemler düzmüştü zamanında, bunun faşist bir azınlıkta doğrudan, sıradan faşizmin vücut bulduğu türk ortasınıfının bir bölümünde de dolaylı olarak kabul gördüğü görülüyor.
"lahmacun kürt yemeğidir, dolayısı ile de yiyen kırodur" gibi bir çıkarıma gark olabiliyor bu arkadaşlar. kıro ne peki'? şehir hayatından "nasibini alamamış", "şehirleşemediği" için türk ortasınıfı tarafından aşağılanan kürt göçmenlere gönderme yapan bir ifade. türkse bir hayvan ismi kullanılırken tanımlamak için, bir kürt'e gönderme yapılırken kıro kullanılıyor genelde.
bu göndermatörler için de bu "kürt yemeği" ya da "kürt fastfood'u" şehirleşmeden nasibini alamamış bir yemek olsa gerek ki bunu yiyen ve "yediren" insan kıro olarak tanımlanmakta. şimdi büyük şehirlere veya metropollere baktığımızda her yerde lahmacun satan büyük lokantalar görmek mümkün. bu durumda lahmacunun "şehirleşmesi" için ne yapmak gerekir, eğer "şehirleşmesi" gerekiyorsa. bunu da bu söylemi üretenler bilebilir ancak.
diğer önerme de "lahmacun yiyen ve yediren bu insan zengindir." bu oldukça ilginç gerçekten, zira türksolu'nun bile fastfood dediği bir şey nasıl "zengin işi" oluyor anlamak pek mümkün değil. zaten ucuz ve yemesi pratik olduğu için lahmacun şehirleşmiş bir yiyecektir. yüksek maliyetli şehir yaşamında hızlı ve ucuz yoldan "yemek işi"ni halletmek için tercih edilir.
ama işte sıradan faşizmin çalışma esası budur. bu "kürt yemeği" şehirleri "işgal ederek" zengin olabilen ya da ifadenin daha arzu edilen haliyle türklerin zenginliğinden çalan kürtlerin alamet-i farikasıdır. bu söylem şunu söylemektedir dolalı yoldan: "kürtler şehirlerimizi işgal etti ve bizim zenginliğimizi yok ettiler."
eee, sıradan faşizmin mantığını da tamamen ortaya sermektedir bu bakış açısı zaten.
bu lahmacunun en kralını 3 ytl ye veriyorlar, iki tanesi altı ytl, bir de ayran, hadi en kalitelisi olsun 4 ytl, toplam on ytl eder, demek ki ben ayda bir kaç kere yediğime göre zengin ve dolayısıyla kro oluyorum, oysa ki hukuk okumuştum.