özlenen kişiye göre değişen andır. kimi zaman için bir saniye kimi için bir hayat.. onsuz geçirilen her anı eksik yaşadığını farkeden bünyelerde çok zararlıdır bu an. tabiri caize 'o' an'dır.
şöyle bir düşünülür; bugün bayram. garanti şimdi evleri kalabalıktır. muhabbetler, lakırtılar, kahkahalar alıp başını gidiyordur. sevgili hizmet ediyordur evdekilere. veya çay-pasta ikram ediyordur. şerefsizim aklıma geldiydi, bayram günü sevgilinin evinde elindeki tepsiden çay almak ve -kaç şeker bakışını yaşamak. daha sonra baba ile futbol muhabbeti ve akabinde gelen iş güç mevzuları. sonra giderken sevgili ile kapıda fısıldaşlaşmak ve veda.
sevgili bir bayram gecesi, yalnız bir odada efkarlı bir müzik eşliğinde ne çok özleniyormuş. işte o an bu andır.
hani olurya; doğumgünün gelmiş, arkadaşların ailen felan hep yanında. Sonra sağına soluna bakarsın hafiften hüzünlenirsin, içine bir dert düşer. etrafındakilerden hiçbirisi sana 'o'nun gibi sarılmayacak, yanındaki kimsenin senden beklentisi onunla aynı değil. akşam yatağına onsuz gireceksin, aklında ve kafanda sarıldığın beden değil birkaç önemsiz hediye olacak.
tıpkı dün gibi dimi sözlük ? bi düşündümde 'aynısı'
aradan zaman gecmiştir, unuttum sanırsın, artık eskisi gibi acıtmaz ya hani, herkes yoluna gitmiştir,zaman oyalamıstır insanı vs.vs.. ta ki birgün, ortak arkadasınızın ondan konusmaya baslamasıyla genzinizde bişeylerin sızladığını ,yandığını hissedersiniz, adı bile ne güzel gelir o anda. ardından eve gelinir, yataga uzanılır, ama hayalidir uyutmaz, düsündürür ve özletir.
tek başına yorganın altına girince, yastığa başını tek koyunca, tek başına gidince bi yerlere, tek yemek yiyince, onsuz yemek yiyince, onsuz bi yerlere gidince başkaları olmuş olmamış...
ama en çok yanındayken; o güzel küçük yüzünü avuçlarına aldığında, sıcak bi öpücük kondurduğunda alnına.
güneşli ancak keskin bir soğuk cumartesisinde deniz kenarında sıcak bir şeyler içerken martıların bile yalnız olmadığını farkettiğin andır. bedeni varlık yada yokluk değildir içinizde bir yeri acıtan zira çok zaman da aslında yalnız değilsinizdir kimbilir.
yürekteki boşluğu sol yanınızda oturan adam dolduramıyorsa martılara bile imrenirsiniz işte.
o an işte tam o andır.
bir rüzgarın hafifçe eserken kokusunun burnunuza hafifçe değdiği , bünyenizde barındırdığınız bütün o tüylerin diken diken olup şahlandığı , iç çekmeden duramayacağınız , bir fincan çayınızla buz gibi havaya üflediğinizde dumanında 'o'nu aradığınız andır ki her gece... Her gece..