kafam almaz benim. olayları ve düşüncelerini kısa, net ve öz şekilde anlatmasını yeğlerim. bana olan sevgisini dile getirmesini uzun uzadıya dile getirebilir.
Ne konuştuğuna bağlı olarak sizdeki etkisi değişir.
iki tarafın da hoşuna giden ve ilgi alanı olan konularda konuşuyorsa tadından yenmez.
Ama karşı tarafın hiç hazzetmediği bir konuda konuşuyorsa zamanla rahatsız eder.
Çok konuşmadan veya sohbet etmeden önce taraflar birbirini iyice tanımalı.
birbirimizi anlayamayacağız korkusuyla, sözcükleri gereğinden çok fazla kullanıyoruz. konuşmamanın, iletişim kurmayı reddetme anlamına çekilmesinden, kabalık olarak görülmesinden korkuyoruz. ayrıca, çok fazla konuşuyoruz. sessizlik bizi ürkütüyor. sessizliği denetleyemiyoruz. oysa sessizlikte, sezinlediğimiz ama tanımadığımız dürtülerin, özgürlüğün ve gelişigüzelliğin son noktası saklıdır.
suskunluk, duyuların yoğunlaşmasına yol açar – insanlar arasındaki sessizlik, iletişimin çoğalmasını sağlar. çünkü sessizliğin içinde, ikimizden ya da üçümüzden daha büyük olan bir şeyi paylaşırız. sessizlik, duyularla algılananların tümünün doruk noktasıdır. söylenen sözcük, sessizliğe yapılmış bir müdahale, bütünlüğe yapılmış bir tecavüzdür.
konuşulan söz totaliterdir. buyurur. Sahiplenir. Öteki sözleri dışarıda bırakır. Ağzımızdan çıktığı anda, hiyerarşik bir ilişki yaratır: Bir konuşan, bir de dinleyen vardır. Söz alışverişine dayanan tüm ilişkilerde, birinin ötekine egemen olma durumu vardır. Konuşulan söz, bizzat konuşma eylemi, insanın insana hükmettiği düzenin çok önemli, ayrılmaz bir parçasıdır. Sözcükler, insanların denetlenmesi ve birbirlerini denetlemeleri için şarttır. Sessizliği ilk kimin bozacağını belirleyen hiyerarşik düzenler vardır. Sessizliği ilk bozan, çoğunlukla, hâkim durumdaki kişidir: “Sana söz verilmeden konuşma!” Karşılıklı konuşma sürecinde, konuşma sırasını, yani hâkim rolü ele geçirmek için, çoğu zaman bir yarışma başlar. “Haklısın”, “anlıyorum” sözcükleri, görüş birliğini doğrulamaktan çok, konuşmayı kesmek ve sözü devralmak için kullanılır. Konuşmadaki güç ilişkisi, toplumsal sınıf, yaş ve cinsiyet farklılıklarını yansıtır. Konuşma eylemi, bütün bu ilişkilerdeki hükmetme-boyun eğme düzenini güçlendirir.