can acıtır kendinizi sorgulamaya iter acaba ne yaptım dersiniz içiniz içinizi yer çabalarsınız daha çok duygularla hareket edersiniz aha o zaman sıçtınız duygular dalgalanır bir kızarsınız ona bir seversiniz ama onsuz da yapamazsınız yapamayacağınızı düşünürsünüz aslında onsuz da yaparsınız yaşarsınız onsuz da nefes alınır.
neyse tasayı hafifletmeyelim. adamın canını yakar. hani ayak parmağını sehpaya çarparsın da "ufff ufff ufff" diye zıplarsın, kalbin de öyle ağrır işte.
kafanın içindeki ses bal gibi biliyordur uzaklaştığını ve her seferinde "olm bu kız seni eskisi gibi sevmiyor lan" diye uyarıyordur her fırsatta. inanmak istemezsin. 3 gün inanmazsın, dördüncü gece uyku tutmaz. sonra onu da huzursuz edersin, üstüne gittikçe daha da uzaklaşır senden, boğarsın onu.
sonra bir bakmışsın artık emin olmuşsun senden uzaklaştığından. hepten boğarsın, uzaklaştıkça delirirsin, delirdikçe uzaklaşır.
sonra yine bir bakmışsın, "ben artık seni mutsuz ettiğimi anladım" der. artık ayrılık vakti gelmiştir.
o, beyaz bir sayfa açar. sen, beyaz sayfalara onun adıyla başlayan mektuplar döşenirsin ve dostum şunu unutma, kadınlar mektup yazan erkekleri romantik bulmaz. kadınlar, sevdikleri erkekler mektup yazınca hoşlanırlar bundan.
hiç bir neden yokken "huzursuzum" "eskisi gibi değiliz" gibi bahanelerle gelen beklentileirni tamamlamış erkeğin hissettireceği en kötü histir.Öyledir ki boşluğun tam ortasında kalırsınız bir başınıza aşıksınız ya hani hala kör gözleriniz birşeyde göremezsiniz.Hayat böyle gelip geçer işte.
buluşma sonrası veda edildiğinde sevgilinin bindiği otobüste sana el sallayarak oradan uzaklaşmasıdır. sen de hissedersin ki, sevdiğin adam senden uzaklaşıyor.
sevgilinin öncelik sıralarının değişmesidir ve siz giderek son sıralara doğru ilerlersiniz... arada canı sıkıldığında yada boşluğa düştüğünde, biraz duygusal manada desteğe ihtiyacı olduğunda arar ve sonra yeniden eski önceliklerine geri döner...
bir de bakmışsınız ki "seni seviyorum" demesi bile anlamsız gelmeye başlamış çünkü söylenenlerle uygulananlar aynı değildir.
seven insan nasıl böyle uzak kalmayı başarabilir ki, sizi tüm aktivitelerinin en son sırasına * eklemiş biri nasıl olur da seviyordur diye düşünmeye başlarsınız, uzatmadan noktayı koymak en iyisidir.
önceleri hayatındaki önem sıranız 1- ailesi,2- siz, 3- arkadaşları iken,uzaklaştığını hissetmeye başladığınız zaman 1-ailesi,2-ARKADAŞLARI,3- siz olursunuz... siz deli gibi severken onun için birsürü fedakarlıkta bulunmuşken onun sizden uzaklaşması çok acıtır.
otobüse bindirip seni çok sevdiğini söyleyip bidaha aramaması.acısının tarifi yok,nefretinin sonu yok.aklında sorular ve gözyaşları,neden benden uzaklaştı?bigün bulursun sorarsın,ama o bigün gelir mi bilemem.
yaklaşık 2 hafta sonra "artık yürütemiyorum, olmuyo, bişiyler eksik sanki, tutku yok, laga luga..." şeklinde laflar duymanızın garanti olduğu histir.kötüdür...çünkü siz kafayı sıyırırken neler olduğunu anlamak için, hayatınız her gün daha boktan bir hale gelir...o bitirmeden sizin bitirmeniz en iyisidir.çünkü eğer o bitiriyorsa emin olun ertesi günü hayatına hiçbir şey yokmuş gibi devam edecektir.ama siz bitirirseniz işte o zaman onun haklaşık 1 ayını elinden almış olursunuz...tamam belki saçma ama bu size iyi gelecektir emin olun...
önceleri üzen, defalarca yapıldığında bıkkınlık veren, bezdiren histir. mümkün olan en uzak mesafeye defolması için büyük bir istek duyacak kadar üstelik.
gizem denen bir halt var. bu karşı cinsi etkileme sanatının en önemli parçalarından biri. ilişkinin zemini henüz oluşmamışken dahi vardır bu tek kişilik tiyatro. gözleri buğulu, kaşları hafif çatık, ezgin suratlı portre adamı/kadını ulaşılmazı oynarken kendi alanında; bu alana meraklı bir talep doğar. bu işin başlangıç aşaması. meraktan doğan talebin reddi pek mümkün değildir(afedersiniz göt ister). kabul gerçekleştikten sonra eylemin sahibi nesne, kabulden doğanı çabuk tüketmemek adına bedensel dilini sözlere yansıtır. karşı tarafın ilgisi hala helecan eşliğinde diridir.
buzlar çözülür:
uzun süre yaşatılması mümkün olmayan karakter komaya girer. diğeri de fişi çeker. her şey aslına rücu eder. uzaklaşma başlar, yetmez, kaçışa dönüşür.
kıssadan hisse:
oynarsan üzülürsün. sen bakma kaçan kovalanır, kovalanan kaçar diyenlere. dök şuraya nen varsa; beğenilirse ne ala. beğenilmezse de çıkar bir zaman sonra beğenecek biri. ve o en azından her daim sende kalacak, senin olacak olandır.
***
lan bu da berbat oldu ha. taraflara samimiyetlerinin neticesinde vazgeçilmezlik aidiyeti yükledim bak. yok sende kalacak, senin olacak, sen diye kavrulacak. bok kalacak sende, nah senin olacak. bende bok gibi para var; çelerim aklını.
kıssadan hisse 2:
yalnızlık güzeldir. tamam, en azından iki kişilik yalnızlıktan güzeldir.
bazen yanılgıdır, bazen paranoya, bazen de gerçeğin ta kendisi. sevgilinin senden uzaklaştığını hissedip kendini çektikçe, sevgili de aynı şeyi senin için düşünür ve sebepsiz bir uzaklaşma sürer gider, taraflardan biri bu durum için ne kadar üzüldüğünü dile getirene kadar... sonra, kaybetme korkusu ağır basıyorsa, demek ki sevgi var, diye düşünülür ve eski güzel günler geri gelir. bir ihtimal daha var tabii ama o hep en uzak olması istenen, öyle olması gereken ihtimaldir.
her gününüzün, her anınızın, beraber geçtiği akabinde uzak kaldığınızda mesajların hiç durmadığı günlerden uzaklaşıp, ona attığınız aşk mesajları ve hitabetlerini beğenmeme, uyarma, kızma durumları oluyorsa olay bitmiştir. sarıldığınız beraber konserlerde dans edip öpüştüğünüz günlerin üstüne geceleri babam izin vermiyor martavalları uydurup gelmeyerek, "ne kadar iyi dostuz, erkek olarak tek dostum sensin" gibi safsatalarda tuzu biberidir artık. onun aklında başka biri vardır. siz onun içinde hiçbir anlam ifade etmiyorsunuzdur...