o kadar ayrı, o kadar başka yaşarsınız ki o iki hayatı, bazen sadece telefondaki ses olduğunu düşünürsünüz. insanların coğu anlayamaz telefonda neden bu kadar cok konuştuğunuzu.
cevap basittir aslında.. sevdiceğinin hayatına kıyısından köşesinden tutunabilmektir amaç.. canınız bir şey istediğinde başınızı sola çevirip canım ben susadım bana alır mısın diyemezsiniz nazlı nazlı.. boğazınıza düğümlenir bir şey.. hayattan nefret edersiniz o an bu kadar acımasız olduğu için.. ama bir kaç saniye sonra aynı hayata şükredersiniz sizi onunla tanıştırdığı için..
böyle zordur işte uzaktan sevmek.. boğazında bir düğümle suyunu almaya gidersin sessizce...o da susamışmıdır diye düşünüp, telefona sarılırsın yine..
telefon faturasının kabardığını bile bile sevdiceği her aklına düştüğünde aramaktır. sevgiliden uzakta 1 ay 1 hafta 1 gün 1 saat durmaya dayanabilirsin ama an gelir 1 saniye daha dayanmaya gücün olmadığını hissedersin işte o zaman kendini şehirlerarası otobüs terminalinde bulursun , bulduğun ilk otobüsle uzak yakın, kar kış , parasızlık , vize haftası, final haftası demeden bakmalara doyamadığın sevgiline kavuşursun. sevgiliden uzak olmak zordur, uzaktan ilişki yürütmek emek ister bir taraf daha fazla çaba göstermelidir. sevgiliden uzak olmanın en dayanılmaz, en can acıtan tarafı ise sevgilinin sana ihtiyacı olduğu anda senin onun elini tutamayışındır, telefonda derdine ortak olmaya çalışırsın kelimeler yetmez, hele birde o canından çok sevdiğin, uğruna herşeyi göze aldığın sevgilin ağlıyorsa, o güzel gözlerden gözyaşı dökülüyorsa kahrolursun. Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı akşam güneşi...Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi. insan hergün anımsar mı aynı gözleri?
seven insan icin 10 dakikalık ayrılık bile uzak sayılabilir. Tabi biz geyik yapa yapa o işin de içine ettik.
ayrılır ayrılmaz seni cok ozledım mesajı. Gercekten ozleyenler ıcın kızın gozunde dusmenize sebebiyet verebılır *
eğer bu uzaklık kavramı ruhlar arasında tanımlı ise insanı çok üzer. görüşüp el ele tutuştuğunuz halde karşı tarafta bir soğukluk varsa insanı çok acıtır hem de çok. ama yine de olsundur. tatlı veya acı her türlü duygunun en yoğununu onunla yaşamak insana ayrı bir haz verir, bununla da yetinmeyi belki de öğrenmek gerekir...
şehirlerarası otobüs terminallerini benimsemektir.
o yöne giden tüm otobüs firmalarını ve sefer saatlerini ezbere bilmektir.
''acaba şuan ne yapıyor?'' diye saatlerce düşünmek,hayal kurmak,binbir tilkiyle kanka olmaktır.
ölesiye özlemektir.
(bkz: gitme kal bu şehirde)
*telefon faturasındaki rakam ikiye katlanır.
*24 saat telefon açık tutulur. hatta yatarken titreşimin en yüksek seviyesi ayarlanıp *telefon yastığın altına konur.
*"yaa şuna bir iyilik yapalım telefonu kulağına yapıştıralım da kolu yorulmasın" diyerek arkadaşların alay konusu olunur
*o olmadan zaman geçmek bilmez ama yanınızdayken size inat su misali akıp gider.
*attığı mesajlar hergün defalarca okunur. okumakla da yetinilmez mesajlar noktası virgülüne tarihiyle, saatiyle bir yere yazılır.
ama en önemlisi sevgilisi uzakta olan insan beklemeyi, sabretmeyi öğrenir. zordur ama oldukça güzeldir...
insanlara aslında bir sevgiliniz olduğu,ama kendisinin uzaklarda olduğu ve bu durumun ilişkinizi geçersiz kılmadığını anlatmaktan dilinizde tüy bitmesine sebebiyet veren zor durum.''ehee oğlum takmıştır o sana boynuzları,kızımm orda var yaa ne haltlar karıştırıyordur'' gibi cümleleri duymaktan mide bulantısı geçirmeniz de cabasıdır.
insanı dibi olmayan kuyulara iten, her an onsuzluktan yanmaya sebep, ne yapacağını bilmeme, hiçbir şey yapmak istememe, "ah bir gelse" ile başlayan hayaller kurma, sesini duymanın artık az gelmeye başladığı, hayatın sanki yarım elma gibi yaşandığı, her an çürüme tehtidi altında olma, kanadının kopması, yere çakılmak, canın acıması, yine de "en azından kalbimiz beraber" diyerek sakinleşmeye çalışma, çoğu kez başarısız olma, ruhun kafesinden çıkmak istemesi, özlemenin en koyu demlerini yaşama hali, onsuzluk, mutsuzluk.