ayrılmak istediğini söylüyordu. sustum uzun süre. o sebeplerini sıralarken, daha zor nefes almaya başladığımı hissediyordum. ince bir sızı zuhur etmişti ciğerimde. insan daha yanındayken özler mi birini? özler. özlüyormuş. orda, o gün öğrendim ben bunu. gitme diyecek oldum, takatim yetmedi.
bir süre sonra o da sustu. kelimeleri tükenir mi hiç insanın? tükenmez. ama sustu işte. ağlıyordu, ağlıyordum. bir kaç dakika sonra sessizliği bozan tıkırtı gibi bir ses oldu.. içeri odadadan geliyor sandım. tam ayaklanacaktım ki "sakin ol, benden geldi o ses " dedi. anlam veremedim başta, "nasıl yani?" diye sordum. "sessiz attım 1 tane ama.." dedi. ki o esnada koku da burnumun direğini kıracak seviyeye gelmişti zaten. "bu ne lan böyle? vay babayın kemiğine yaa.. ne yedin sen aşkım?" dedim ağlamaklı ağlamaklı, "kebap" dedi. gözleri dolmuştu. "bir daha kimse senin gibi osurmayacak bu evde biliyorsun değil mi?" diye sordum, "osurmadım, pırtlattım!" dedi. tekrar sustuk.
o gün sevgilim son defa pırtlatmıştı yanımda.. o susuyordu, ben ağlıyordum.