yanlış anlama, "hayatında bir sevgili olması"ndan bahsetmiyorum. hayatına birinin girmesi ve ona bağımlılık geliştirmenden bahsediyorum.
tanım yapalım. sikiğin biri gammazlamasın:
herkesin, hayatında bir kez olsun, birini "en çok" sevmesidir, onsuz baya nefes alamıyor gibi olmasıdır.
sen tatlı çocuk! çok şahane bi yüzün var. casta yazılsan medcezirde kolej bebesini oynarsın. ama birini kendinden çok sevmedikten sonra ne anladım bu ölümlü dünyadan?
sen taş bebek! ben adım gibi biliyorum ankaranın meşhur "lokal" oyuncuları dahi sana yazdı. ama sen hep kendini garantiye aldın. "o, beni çok üzer yhaaa" diye koşmadın peşinden belki de ideal oğlanların.
yanlışsın kardeşim. hayat öyle bi şey değil. baya baya boka sarmadan, dibe vurmadan, "onsuzluk"tan saçmalamadan ne anlamı kalıyor lan bu yeme içmenin?
yeme içme ve idare eder sevişmelerden mi ibaret olsun hayat? çocuk, askerlik, torun...
inkar ediyorum. reddediyorum bu düzeni! kaybedince kaybolmayan adamlar aşktan bahsetmesin bana! kaybedince daha kariyerliyi enseleyen kadınlar yaşamaktan söz etmesin!
aşık olmak. "cigaraya, alkole, kokaine(bu sonuncusu maddi durumla alakalı kardeşim senin fiziksel ve zihinsel gelişmenin yanında maddi kudretinde ehemmiyet ihtiva ediyor benim için) düşmediğim kadar ona düştüm amına koyim" demek kadar şahane bi şey var mı?
ölmeden birini bulun. bağımlı olun ona. çok sevin. terk edilin. birinin ağzını burnunu kırın ya da ağzınızı burnunuzu kırdırın. ne kaldı? standart bi 30-35 seneye öleceksin zaten amına koyim!
saplantı haline dönüşür, o vakit ne sevgi ne sevgili kalır. birini en çok sevmek diye bir şey yok bence. ayarsız sevmeler, ahmak ıslatan yağmur gibi... ne olduğunu anlamazsın ki. bir bakmışsın üstün başın çamur, donuna kadar sırılsıklamsın. hemen soyunup yenilerini giymek istersin. yağmur çiselerken öyle mi? ı ıh... o hırpalamaz işte.