sası bir kokuydu, sanki kötü adamlar yarın evlenecek olmamızı kıskanmış, saadetimizi engellemek için otel odasına kokulu fare zehri koymuşlardı.
gözlerimin feri kaçmış, görüş açım bulanmıştı. kokunun geldiği yöne yöneldim, kenefti.
kapının tokmağını 180 derece çevirdiğimde gördüğüm manzara ile sinir hücrelerimin tek tek ölmesi, burun kılımdan akciğere geçen oksijenin kesilmesi aynı anda gerçekleşti.
diz çöktüm, daha da ağır geldi kokusu. nasıl olur dedim, nasıl? benim kadınım nasıl?
karanlık...
göz bebeklerim güneş gibi açtığında, karşımda timsah gözyaşları döken bir kadın vardı. o artık benim için sadece \"bir kadın\" idi. üstüne üslük sifonu halen çekmemişti.
suyun içinde kulaç atan dışkıları peşimist gözler ile seyir eder iken geçmişten enstantaneler geliyordu irisimin önüne.
sonrası yoktu artık, her şey öncesinde kalmıştı.
tanım:
evlilik arefesindeki zevcenizle 5 yıldızlı otel odasında jakuziye girmeye hazırlanırken ansızın çıkan işiniz neticesinde onun pamuk ellerini öpüp özür dileyerek 1 saatliğine ayrılma iznini istedikten ve müsadeyi aldıktan sonra, yolun tam ortasında işin iptal olduğunu sevinçle öğrenmeniz, buna müteakip tabanları kuyruk sokumuna vura vura koşarken sevdiceğinize müjde verme hevesinin kursağınızda kalmasıdır.