sevilmeyen bir durumdur. karşı taraf bunu ilişkinin ciddileşmesi olarak yorumladığı için sizi o kadar üzmeyeceğini sanar. ama onun ağzından dökülen bir "sevgilim, hayatım, aşkım..." gibi sözlerin de sizi ne kadar mutlu ettiğini bilmesi gerekmektedir. bunu bile bile hala bir kere bile içinden gelerek söylemediğini anlarsanız, durumlar vahimdir.
+ sana pataküte dalmamak için zor tutuyorum kendimi, çok sinirlendiriyorsun beni kemal...
- kemal kim o...pu benim adım vedat!!
+ beni bi çay koyim o zaman..
milyarlarca insanın birbirine aynı sözlerle hitap ettiği düşünüldüğünde bence, gayet özeldir. öyle sanıldığı gibi, sıkılma durumundan, "aşkım", "teletabim", "tavşan kuyruğum", "cancişim", "pırpırım" demenin zor gelmesinden kaynaklanmaz. attila ilhan barakmuslu mezarlığı'nda bir "fadime'm" der, dünyadaki bütün kadınlar, fadime oluverir bir anda. o yüzden boş tespitlerin boş adamı olmamak için, biraz daha yüzeysel düşünce biçiminin dışına çıkmak gerekir yüce sözlük alemi...
ne her şey biter ne her şey başlar, kızgın hallerde canım hayatım demenin abes olacağından ismiyle hitap edilebilir, bu doğaldır ancak bir de hiç bir şey yokken söylersin sevgilinin adını o da içinden gelmiştir, sevgilinin adını unutmamak için söylersin, söylediğin an ayrıldığın an mıdır?
kızgın olunan anlardır genellikle. ama bazen de sevgilinin ağzından insan ismini duymak ister ya da sevdiğinin adını insan söylemek ister. onun ismi dudakları yakar çünkü söylerken. hoştur.
Bazı şeylerin değiştiğini gösterir. "Aşkım, birtanem" demek gelmiyordur artık içinden. Bir yerde ipler kopmak üzeredir, sıkı sıkı tutmak lazımdır o ipleri.