kucuk siyah sac tokaları, diş fırcası, belki 100ml kadar dibinde su kalmıs bir sise, yastıkta bir saate gecicek olan tanıdık bir koku, ve neden gitmeyi istedi tarzı soruların verdigi huzun, ve hic bir gidişinde bir turlu bırakamadıgı o odadaki sıcaklık, sadece gittikten 20 dk sonra duvarların soguklugu yuzune vurmaya basladıgında hissebilmen onu aslında cok sey bırakıyor sozluk.
Sizi en mutlu anınızda darmadağın eden şeylerdir.
Gözlerinin rengi mesela... Severken en çok geceler zor gelir. Unutmaya çalışmanın en zor kısmıdır. Gözünü kapatınca gözlerini görürsün, güzel yüzünü görürsün, dokunursun tekrar, koklarsın, öpersin yine pürüzsüz tenini... Yada dokunmuş olmayı dilersin, sanki sonsuza kadar dokunmak istersin. Özlediğini hissedersin. Belkide ilk kez gerçekten özlediğini hissedersin. Ağlarsın... Ağlayabilirsin nasıl olsa karanlık değil mi? Nasıl olsa gecenin kimsesizliğinin kucağındasın ağlayadabilirsin, erkekler ağlamaz kuralı yok bu zamanlarda.
Ve geceler kadar etkili onunla beraber yürüdüğünüz kaldırımlarda, el ele dolaştığınız sokaklarda, kafelerde ,bahçelerde, onunla zaman geçirdiğin yerlerde yaşadığın flashbackler vardır ki insanı yaşamaktan soğutur. Olmaz olsaydım dersin ne vardı ki beraber olsaydık, ne olursak olsaydık...