bundan epey bir zaman önce lise dönemlerindeyken yağmur isminde bir sevgilim vardı. annesi(sevgi teyze) aynı zamanda sınıf annesiydi(eskiden vardı böyle saçmalıklar hala var mı bilmem). bazen börekler, kurabiyeler yapıp sınıfa getirir, çocuklara neredeyse kendi elleriyle yedirirdi. tabi yağmur hoş kız, anası da pek bir marifetli, e abisi falan da yok ben buna kapağı atayım dedim. tabi o kapak atma meselesi hemen olmadı. aradan geçen zamanda yağmur'a kör kütük aşık oldum.
bir süre sonra yağmur'la çıkmaya başladık. yağmur'un aşkından deli divane oldum desem yeridir. bir de kızın yanında o kadar kasılmaya başladım ki, yan yanayken bir şeyler bile yiyemiyordum. bir zaman sonra bu duruma alıştım, artık çok rahat davranıyordum. bu da günün birinde annesine sevgili olduğumuzu, birbirimizi sevdiğimizi hatta ciddi olduğumuzu(halbuki öyle bir şey yok) söylemiş. anası da çağır hele bir gelsin bakayım demiş. hafta sonu gelip çattı, tatlı falan alıp bunlara gittim. gittim ki o da ne? 3 kuzeni de evde. üst komşularıyla anne annesi de gelmiş. yani evde 6-7 kadın var, içlerindeki tek erkek benim. haliyle kasım kasım kasıldım.
neyse bir süre sonra ortamdaki karı kız bolluğuna alışınca içimden hmmmpff iyiymiş dedim. sohbet muhabbet falan derken zaman ilerledi yemeğe geçtik. ancak ortada bir sorun vardı; evden çıkarken tuvalete girmeyi ihmal etmiştim. yemek için tam da masaya oturmuşken beni bir tuvalet sancısı aldı. derken kısa bir süre sonra tuvalet sancısını atlatmamla yemeğe başladım. tabi sancıyı atlatmanın vermiş olduğu rahatlıkla önümdeki koca tabağı bitirmiş, üstüne bir de ayran içmiştim. yemek faslından sonra sıra ikrama geldi.
bu esnada yemekten önce ellerimi yıkamak için banyoya gittiğimde fark ettim ki, banyodaki alafranga tuvaleti sanırım bir problem nedeniyle iptal etmişler. haliyle geriye tek bir seçenek kalıyor, o da mecburen normal wc. bendeki de şans ya, milletin oturduğu salonun kapısıyla wc'nin kapısı karşı karşıya. yani işeyip sıçanlar rahatlıkla fark edilebiliyor, hatta tuvaletten gelen su, ibrik sesleri dahi rahatlıkla duyulabiliyordu.
derken ikram esnasında beni bir tuvalet sancısı aldı ki düşman başına. gözlerim, aklım, ruhum tuvalet kapısında. oradan içeri bir girsem, pantolonu indirip tuvalete bir otursam kuşkusuz dünyanın en mutlu insanı olacağım. ancak yok arkadaş bir türlü cesaret edemiyorum. bir süre sonra ayrandan mıdır nedir karnımda gaz oluşmaya başladı. ben de hava alayım diyerek balkona doğru tüydüm. tam da bu esnada bok varmış gibi(aslında var) arkamdan benimki de balkona çıkarak: "aşkım sıkılmıyorsun di mi bitanem" gibi bir şey söyledi. içimden "aşkının da amına koyayım senin de" tarzı bir cümle geçirdim ve götümün yanaklarını çaktırmadan ayırarak mute modunda osurdum.
tabi insan bu gibi durumlarda osurunca bir süreliğine de olsa rahatlıyor. osurur osurmaz hadi içeri girelim aşkım deyip yağmur'u iterek içeri doğru soktum. muhabbet sohbet derken bir süre sonra daha sert bir tuvalet sancısı oluşmaya başladı. artık dayanacak gücüm kalmamıştı. götümü sıka sıka bir hal olmuş, hareket bile edemiyor duruma gelmiştim. hatta öyle ki, sanki içeri doğru sıçıyormuşum gibi hissetmeye bile başlamıştım. tüm bunlar yetmez gibi bir de tuvalete rahatça girip çıkanları görüyor, daha da kötü oluyordum.
bir bahane bulup ortamdan uzamam gerekiyordu. ancak ikilemde kalmıştım. bir yanım "ulan ilk sıçan insan sen misin? gir tuvalete" derken, diğer yanım "bir bahane bulup anında uza" diyordu. tam da bu esnada cep telefonum çaldı. arayan arkadaşım durumuma hızır gibi yetişti. ben de sevgi teyzeye annemin rahatsızlandığını, ilaç alarak eve geçeceğimi söyledim. tabi bir de milletle vedalaşma faslı vardı ki hiç bitmeyecek sandım.
evden ayrılır ayrılmaz yakınlardaki bir lokantanın tuvaletine daldım. nasıl hunharca sıçtığımı bir bir ben bilirim bir de o klozet.