Son anda yetişmiştim.Geç kalmanın vermiş olduğu stressle sinema gişesinden hızla geçip sinema salonuna doğru hızlı adımlarla hatta koşarak gidiyordum.Sinema salonuna girdiğimde yarısı boştu, bir kış akşamında izinli olduğum hafta içi bir günde, evde sıkılmaktan başıma ağrılar girmiş ve sinemaya gitmeye karar vermiştim.ilk defa tek başıma bir filme gidiyordum.Film başlamak üzereyken, yetişmiştim.Karanlıkta yardımcı olacak personel "boş bir yere oturabilirsin" demişti.Karanlıktı salon hemen boş sıralardan birisine geçivermiştim.Filmi izlemeye başladım.inanılmaz sıkıcı, siyah beyaz "Pi" filmiydi.Film seçmeye bile erinmiştim."Başlamak üzere olan film var mı?" dediğimde gişedeki kıza bu filme bilet kesmişti.Film çok sıkıcıydı.Depresif bir adamın hikayesiydi.Ben stressten kaçıp geldiğim bu filmde daha bir bunalıma giriyordum.Bu sıkıntıyla etrafıma bakındığımda iki koltuk yanımda seni gördüm.Hiç tepki vermedin sana 10-15 sn kesintisiz bakmıştım.Dönüp bakmamıştın bile, dikkatini çekmek için bu sefer daha uzun bir süre o beni heyecanlandıran yüzüne bakıyordum.Dönüp bir kerede bakmadın, dikkatini bile çekmiyordum.Filmi izlemiyordun sadece düşünüyordun bunun farkındaydım.
Artık, filmi izlemeyi bırakmış tüm dikkatimi senin üzerinde yoğunlaştırmıştım.Sen de mi benim gibi canın sıkkın be güzel kız? izlemiyorsun bile filmi neden burdasın? diye geçiriyordum içimden.
Kafamfa bu düşüncelerle uğraşırken birden ışıklar yandı.Filmin ilk yarısı bitmişti.Ben hemen alışkanlıktan mıdır bilmiyorum toparlanıp sigara molasına çıktım.Belki sende çıkarsın diye çıkarken tekrar sana baktım.Hareketlenmediğini görünce üzülmüştüm.Sigara molasından sonra eve giderim diye düşünmüştüm.Sonra nedendir bilmiyorum tekrar salona döndüm.Yine yerime geçtim.O sırada telefonla konuşuyordun.Sessizce konuşuyordun."Kesin sevgilisidir.Tüh yaa" derken film başladı.Benim moralim bozulmuştu.Film başladıktan kısa bür süre sonra film devam ederken çıkmak istedim salondan, salondan çıkıp son bir sigara içmek için sigara salonuna girdim.Bir kaç dakika sonra arkamdan sen girmiştin.Resmen şok olmuştum.Seninde filmi seyretmediğini biliyordum.Ama bu karşılaşma beni çok heyecanlandırmıştı.Sigara salonuna geldiğinde yine suratıma bakmıyordun."Yahu ne kadar tepkisiz bir kız" diyordum sürekli, tüm cesaretimi toplayıp seninle konuşmaya karar vermiştim.
"-Film çok iğrençti değil mi?" dediğimde o tepkisiz zannettiğim kız gitmiş yerine beklemediğim şekilde "-sorma ya hiç bişi anlamadım zaten" diyen birisi olmanla birlikte yaklaşık 1 saate yakın saatlerce kahkahalarla süren bir sohbetle başladı her şey...
Neler yaşamadık ki seninle? Ben şehırdışında zannederken senin bulunduğun tatil köyüne gizlice gelmiş, sen sahil caddesinde yürürken senin karşına dikildiğimde saatlerce ağlamıştın.Hep sürprizlerle dolu bir aşk yaşıyordum.Yıllarca bu keyfi yaşamıştım seninle...
Bir gün kazandığın üniversiteye gelmiştim.Seninle birlikte yine elele tren rayının yanından şehir merkezine yürüyorduk.Elini hiç bırakmıyordum.Seninle her geçirdiğim dakikada o el teması hep bana bir güven veriyordu.Yılların alışkanlığıydı belki, yine elini bırakmıyordum.Elim terledi derdin, ben yinede müsade etmezdim.işte o gün yine sıcak bir yaz günü elini tutuyordum rayların yanında yürürken sen yine elinin terlemesi bahanesiyle bıraktın.ben yine sarıldım eline, bırakmamıştım.Çok az zaman geçmişti trenin o gürültülü sesine bakıyordum.Gürültüyle birlikte bize doğru geliyordu.Yanımızdan geçerken bir tehlike olmasın diye seni bana doğru çektim.Yürürken bu defa elimi ayakkabılarının bağı çözüldüğü için bıraktın.Benden bir kaç adım geride duruyordun.Seni izliyordum gülerek, tren yanımızdan hızla geçerken ben seni izliyordum.Ve o anda...
Hayatımın bittiği tükendiği işte o anda, acının katmerlisini yaşadığım o anda bir taş, tren'in raydaki sürtünmesiyle fırlamış ve senin o bakmaya kıyamadığım yüzüne çarpmıştı.Bayılmamak için kendimi zor tutuyordum.Her tarafım tir tir titriyordu.Öylece yığılmıştın karşımda, bağırmak istiyordum.Bağıramıyordum.Her tarafım ilmik ilmik titriyordu.Yoldan geçen insanların koşuşturmalarıyla şoka girmiştim.Konuşmuyordun.Sol tarafın parçalanmıştı.Kanlar akıyordu.Konuşamıyordum, bağıramıyordum.Bir düğüm gibi kitlenmiştim.Vucudumun verdiği tek tepki göz yaşıydı.Hastaneye nasıl kaldırıldığını bile hatırlamıyorum.Sen ameliyattayken defalarca sinir krizi geçirmiş, ameliyathane kapısını kırmışım sonradan öğrendim bunları ama ben hiç bir şey hatırlamıyordum.
Uyandığımda sen yoktun, ben hala bu lanet olası hayatta yaşıyorum sevgilim, hayatımda çok şeyi alıp gittin, tüm değerlerim yok oldu bitti.Ben ve bu et yığını bedenim kaldı geriye..
Ben seni özlemekten sıkıldım aşkım, bir tanem, bu hayattaki en nefret edilecek şeyin özlem olduğunu anladım.Sen gittin benim yarımı götürdün.Geriye kalanlarla yaşamaya çalışıyorum işte.. Sen ölmeyi hakedecek kadar masumdun.Ben ölmemeyi hakedecek kadar şanssız,
Gecenin nasıl bir şey olduğunu öğrettin bana, bir insanın "sevgi"ye aç kalmasının ne demek olduğunu öğrettin bana, hiç kimseyi sana benzetemiyorum.Biliyorum kızacaksın ama, en çokta şu elele gezen sevgililer sinirlerimi bozuyor.Kıskanmıyorum, sadece sinirimi bozuyor o kadar işte.Beni izlediğini biliyorum nefes almamı sağlayan tek nedende bu zaten...
Ben seni özlemekten sıkıldım biliyor musun tatlım? Yüzünü unutmaktan korkuyorum.Sana ihanet etmiş gibi hissediyorum kendimi.Her geçen ben, o bulaşacağımız gün için prova yapıyorum.Her geçen gün senin bende biriktirdiğin sevginle besleniyorum.Hala bitmedi be, inanıyorum ki seninle beraber olacağımız o günde bitmemiş olacak...
sevgili gerçekten seviyorsa o anda kalbinde tarif edilemeyecek bir sızı oluşur...hele birde topluluk içinde bırakıyorsa ne yapacağını bilememe, iyi hissediyor gibi davranmayla karışık bir acı çok daha can sıkıcıdır.
acaba etrafta bir tanıdık mı var diye radarları çalıştırmanıza sebep olabilir. he etrafta tanıdık yokken bırakıyorsa insan çeşitli senaryolar üretmeden edemez.
mecaz anlamının dışında olumsuz bir olay değildir, zira el terlemiş olabilir, hiç bir insan sürekli el ele dolaşmak zorunda değildir sürekli sarılamayacağı gibi.
japon yapıştırıcıya sigara külü ekleyip jöle kıvamına getiriyorsunuz ve avuç içine sürüyorsunuz.
ardından sevgilinin elini huşu içerisinde tutabilirsiniz. sittinsene bırakamaz.
sigara külü ellerin tahriş olmaması için. herşeyi düşündük sizin için. hadin rastgele.
hepimiz erkeğizzz, bu öfkeeee ne diyeeeee ağğğğayy! diyerek giresi geliyor insanın gözünde anılar canlanınca. hele de bu konuda be hafız! vakti zamanında edilinilen kız arkadaştır mevzu bahis di mi hocam? yanlış yok yani?
peki madem o zaman; normal erkek gibi gider elinden tutarsınız, efendi gibi yürümeye olabilecekse de sokakta onu sakınmaya calışırsınız yürürken. derken bir gün size der ki;
"devamlı elimi tutmana gerek yok. ben kendim de yürüyebilirim."
at basmış kurbağa gibi yapışır, havanı alırsın iki dakkada. sen olayı duygusal boyuttan değerlendirirken, o arkadaş yürüyebilme becerisi açısından pragmatik dalar olaya. 1-"haydaaaaaa" 2-"peki o zaman" gelir ardından erkeklik gururu gereği. sonra onun istediği gibi sokaklarda yanyana yürürsün. yani sevgilinin elini bırakırsın. sırf o istedi diye... fazla değil yaklaşık 2 gün 4 saat 6 dakika sonra, bir gün yine bir ses duyarsın. sağına soluna bakarsın. başkası sanarsın ama değildir. aynen o kişidir. kız arkadaşındır!
sana der ki;
"sen hep tek başına yürüyorsun. beni sakınmıyorsun, kollamıyorsun!" küsssssssss efekti verip, tripsel kindar yumurtavari hareketlerde bulunur. bu sefer at basmış kurbağa değil, sinirden atın bastığı kurbağanın babası olursun! elin ayağın titrer, naneli şeker yesen bile kan şekerin en fazla 14! şok! şok! şok!
geriye tek çare kalmıştır. mektuba şu satırlarla başlamak;
"sevgilim, sen bu satırları okurken, ben çok uzaklarda bıdı bıdı..."