insanı o deryadan bu deryaya sürükleyen, krizantem çiçeklerinin kokusundan daha derin, iğde ağaçlarının kokusundan daha taze enfes bir koku..
geçenlerde sevgilimi tuvalet kapısında başbakanlık korumaları gibi beklerken içeriden enfes, tatminsiz, beni benden alan kokular gelmeye başladı..aman yarabbim bu ne amansız kokudur böyle diye içim içimi yedi şerefsizim..dayanamadım kafamı uzattım tuvaletin kapısından..bir de ne göreyim..o badem gibi, o ceylan gibi, o kaymak gibi sevgilim, o narin büzüğünden bir tutam odun gibi boku salıvermek üzere tuvaletin engin derinliklerine..
gözlerime inanamadım..badem gibi hatun nasıl olurda domates parçacıklarıyla bezenmiş, mısır taneleriyle süslenmiş bacak gibi bir ifrazatı çıkarabilirdi o küçük cevherinden..
tiksindim ondan..kokudan da tiksindim..
hay senin amına koyiim sıçan kız dedim, çektim gittim..
