gecenin köründe, onu sevdiğini yüzlerce kez söylemene rağmen hiç birşey olmamış gibi sevgilinin ağzından sevilmediğini öğrenmek, yıkılmak, dağalmak, bitmek, tükenmek... ama yine de içinde bir ümit beslemek istemek, isteyebilmek ve bunu hissetmek...!!! ve yıllar bile sözkonusu olsa da onun için sadece onun için, sevebilme ihtimalini sevmek, bunu iliklerinde hissetmek. yine de onu delicesine, köpekler gibi sevmek...!!!
11 eyLüLdeki uçak saLdırıLarına maruz kaLan ikiz kuLeLer gibi bir duygu yaşarsınız.
iLk saLdırı yapıLır siz ayakta oLursunuz yaraLı bir şekiLde.
ve sonraki saLdırıLarın ardı arkası kesiLmez.
artık dayanamayıp yıkıLıp kaLırsınız arkanızda bir kıtayı saracak sekiLde bıraktığınız toz buLutuyLa...
(bkz: aşk acısı)
sevgiLinin ağzından duymak diğer ağızLardan duymaya oranLa iLk şiddeti beLirgin derecede daha büyük oLur ama sonrasında artçı depremLer yaşamazsınız fazLa.
tersi durumunda ise iLk durum gibi oLmasada iLk anda hissettiğiniz acı daha azdır ama sonrasında sevgiLinizin ağzından duymadığınız için sürekLi artçı depremLer etkisinde yıpranıp kendinizi heder edersiniz. işte bunun davamLıLığının nedeni de onun ağzından duymadığınız için inanmamanızdır...çok kötü bir durum oLup kafayı sıyıracak haLe geLmeden önce sevgiLiyi (ki haLa sevgiLiyse) çekip doğru dürüst sonuçLandırmak en iyisi oLur.
Öldürmeyen her zorluk güçlendirir diye kendimizi avutası olaydır. kısa süreli ve bazılarında kalıcı hasar bırakabilecek tramvalara sebep olabilir. elbet atlatılacaktır.
sevgilinin bunu durustce soylemek yerine davranislariyla belli etmeye calisarak sizi mutemadiyen kirmasi cok daha aci veren bir durumdur. acik acik soylenmez ama git artik denmek istenir...
genel itibari ile felaket gibi görünsede aslında yaşam sevincimizi kaybetmememiz gerekir. böyle bir durumda sakin olmak en iyisidir fakat ölmek isteyeceğiniz anlarda benim tavsiyem mobil jetoil 2 kesin çözümdür biraz pahalı bir yöntem fakat kalıcı bir iz bırakır
bi de üstüne "....ama sana çok alıştım çok hoşlandım senden, bi şans daha ver" derse sol elin tersiyle yaradana sığınıp sıkı bir şepeşelleyi atmak için en bi mücbir sebep.
içinizde anlayamadıgınız bir duygu seli yaşarsınız siz onu delicesine severken naıl olurda sizi sevmez anlamaya calısırsınız..yalanla eş anlamlı olur etrafınızda o hariç hersey.sahta arkadaslıklar,sahte asklar sizi avutmaz..
yaşandığında soluksuz bırakan ve şoka sokan, beynin bir yerine saplanıp kalan ve oradan çıkmayan gerçeğin kabus gibi doğmasıdır.
zamanla yaralar sarılır ancak geçen yalnızlık süresinde, gözyaşları sel olur akar, kişilik sorgulanır, duvarlar yumruklanır, nefret ve hoşgörü arasında gidilip gelinir.
zordur ama acı veren bir çabayla atlatılmaması için sebep yoktur.
direkt olmasada dolaylı yoldan öğrenebileceğiniz durumdur. büyük ve bir o kadarda yoğun hisler beslediğiniz kişi ile telefonda msnde ve ya karşılıklı konusurken duydugunuz "ben aşık olmak istiyorum" gibi bir cümle ardından gidip d100 karayolunun ortasına oturup sizi sonsuza ulaştırmayı bekleyen kamyonu beklemeyi istersiniz. fakat bişey yapamazsınız. boğazınıza bişeyler düğümlenir kalır. içinize oturur o kelimeler beyninizde arka arkaya yankılanır. başçavuşun eşşeği olmak gibi birşeyden ibarettir sizinkisi. kol çantasına benzersiniz. içinizde sadece bi kaç makyaj malzemesi ve ayna eksiktir. kendi içinizde sizi ferahlatacak nedenler ararsınız fakat çıkış kapınız hep o cümledir. lanet edesiniz gelir kendi içinizdeki saflığa ve duygulara. ama bir müddet sonra düşünürsünüz. o duygular benim be. ben yaşıyorum o duyguları ben erişmişim o kutsallığa eksiklik yok içim. evet, bi kaç saniyeliğinede olsa avuttunuz kendinizi, tebrikler. şimdi eşşek olup sudan gelene kadar ağlayınız. ve o su ile yüzünüzü yıkayıp gerçeklerle yaşamaya alışınız.
1. ne yapalım boyle olması gerekiyormuş.
2. ne güzel o zaman ilişkimiz çıkar ilişkisine mi döndü çünkü ben seni hiç sevmedim.
3. nasıl yani ne demek bu? geçirdiğimiz güzel günler yalan mıydı yani?
bir sürü şey yaşanmıştır, hatıralar vardır, güzel olanlar. ama sorun daha çok berbat olanlarda kendini gösterir. bazen insan şaşırır, bana bunları yaptığı halde nasıl içime atıyorum, nasıl katlanıyorum diye. en bıkmış anınızda bile yanınıza bir geldi mi hepsini unutmuş olursunuz..ve yine yine.. ama sonra öyle bir noktaya gelir ki, bunu * duyduktan sonra gözünüz hiçbir şey görmez. size daha önce ne yapmış olursa olsun, o anda bunların hiçbirinin bir önemi yoktur, kalmamıştır. ilginç olan şudur ki, hareketlerden yola çıkıp "sevmiyor beni" kanısına varmaya gerek olmadığı halde, direk kendisinden "sevmiyorum" sözünü işittiğiniz halde bunu kabullenmekte zorluk çekersiniz.
bu sözün geleceği her zaman anlaşılır.
sanırım en yaralayıcı şeydir bunu duymak.
ama bunu duymayı beklemek*,
en yıkıcı olandır.
fena hem de çok... artık dünyadan yeni bir yer beğenmek zamanı gelmiştir.hatırıma bütün teferruatıyla , kokusuyla birlikte gelen mide bulandırıcı an . Diş etlerinden damağına oradan da diline doğru yürüyen ekşimsi bir tat , gözlerinin şakaklarına yakın taraflarındaki karanlık hissi , odadaki bütün o sessizlik , toz ,kararan bulutların sezgisi , bütün o sessizlik vaziyeti , zamanın doğrusal dalgalanmasında sekteler ve saatin bu noktadaki işlevsizliği üzerine düşünürsün sadece . yalnızlık , bağımsızlığı da hapsetmiştir kümesine . şüphesiz ki kendini matematiksel büyüklüğü mesafelerle nicelendirilemeyecek bir zamanın yalnızlığına raptiyelemekten başka çare yoktur.