-her hafta en az bir defa arkadaşlarının dolduruşuna, yalanlarına gelip benimle kavga etmesi. bayağı arkamdan konuşmuşlar, hakkımda söylenenlerin ancak bir iki tanesini büyük uğraşlar sonucunda öğrenebildim, sırf aramıza fitne sokmak için uydurulmuş/abartılmış şeyler. oturup konuşalım, kafanda ne varsa çözelim diye kaç defa yanaştım, bir faydası olmadı. onların sözleri hep kanun oldu, benimki ise zurna.
-negatiflikle, depresiflikle, zihinsel ve ruhsal bozukluklarla adeta duygusal bağ kurması. tumblr'da bütün gün depresif gönderilere bakıp kendini bugüne kadar keşfedilmiş bütün zihinsel ve ruhsal bozukluklara sahip olduğuna kendini inandırması, sonra da güzel bir şey konuşmaya çalışınca "ben mutsuz bir insanım, sen ne anlarsın, beni kötü hissettirdin, git başımdan" diye triplere girmesi.
-bir sorun olduğunda günlerce gizlemesi, ipucu dahi vermemesi, sonra sorun olduğunu fark etmedim diye ortalığı ayağa kaldırması. umursasaydı ne sorun olduğunu bilirdi diye bir şey yok sayın hanımlar, sevgilinizin size olan sevgisini zihin okuma yeteneklerine göre değerlendirmekten vazgeçin.
-her sözümde, her hareketimde bir art niyet araması, kötü bir çıkarım yapmaya çalışması. bir sene önceki whatsapp staj grubu konuşmaları hala duruyor diye "sen o gruptakileri unutamadın herhalde, yoksa çoktan silmiştin" şeklinde trip atmışlığı var. gruptakiler erkek, ve erkeklere karşı bir şey hissettiğim de yok.
-aylar önce olup bitmiş kavgaları tekrar açması, her zamanki gibi konuşup gülerken birden o gün ona söylediğim bir sözü geçmiş mesajlardan yarım saat arayıp bulup "sen bana böyle demiştin" diye gözüme sokması.
-tamamen onun istediği gibi mükemmel bir şekilde hareket etmemi, onunla aynı şeyleri istememi ve sevmemi, her konuda onunla tamamen aynı fikirde olmamı beklemesi, ve en ufak bir farklılıkta küsüp günlerce konuşmayacak duruma gelmesi. her ne kadar "ben seni daha çok seviyorum, ben olmasam başka birisiyle beraber olurdun, ben gidince hemen başkasını bulacaksın" dese de, beni değil, kafasında hayal ettiği kusursuz erkeği sevdi, bana baktığında o erkeği görmeyi umdu. başka birisini de bulmadım, çünkü ondan önce de, sonra da başkasını böyle sevmedim. o dedikoducu kankalarına buradan duyurulur, anne babalarınız evde yokken toplaşıp içip grup yaparken bunlardan da bahsedin e mi.
yokmuş gerçekten özlediğim hiçbir özelliği. bu entry'i yazarken uzun ve yoğun bir şekilde düşündüm, neyi özlüyorum acaba onun hakkında diye, ama klavyemden ancak bunlar çıkabildi. etrafımda kız arkadaşa sahip olmanın güzel bir hayat yaşadığınızın işareti olduğunu düşünen, umutsuzca "ah bir sevgilim olsa ne güzel olurdu be, herkesin kolunda manitası var bir ben miyim sap" mentalitesinde olan çok hemcinsimi görüyorum. sırf sevgiliniz oldu diye mutlu olacağınızın, yaşam kalitenizin artacağının garantisi yok. hayatınızda varlığını bile fark etmediğiniz büyük bir boşluğu doldurup, size her an her yerde sırf varlığıyla mutluluk verip, her konuda destek olacak birisi de çıkabilir; bunların tam tersi de. eğer anlamlı ve kalıcı bir ilişki istiyorsanız (istemiyor da olabilirsiniz, yadırgamam) sırf sevgili yapmak için sevgili yapmayın. birisinden hoşlandığınızda Allah ne verdiyse bodoslama dalıp hemen ilişki kurmaya çalışmayın. önce karşınızdaki insanı tanıyın, arkadaş olun, huyunu suyunu sevdiği sevmediği şeyleri öğrenin, uyumlu olduğunuza kanaat getirirseniz o zaman bir sonraki adımı atmaya karar verin. üstelik dostluk üzerine kurulu olan bir sevgi bağı, aşk üzerine kurulu olan bir sevgi bağından çok daha kuvvetlidir. şu an birisine deli gibi aşık olsanız bile bir iki sene beraber olduktan sonra (ya da daha önce) aşkınızın sönme ihtimali var. bu durumda aranızdaki duygu aşktan ibaretse birbirinizin yüzüne bakmaya tahammül edemeyecek duruma gelebilirsiniz. ama önce dost olursanız yıllar geçse bile karşınızdaki kişiyi ilk günkü gibi sevebilirsiniz, ve beraber yaşayacak, paylaşacak daha çok şeyiniz olur. "friendzone yemek" gibi bir riskiniz olacaktır elbette, ama doğru düzgün tanımadığınız birisine yaklaşırsanız da ileride kabus gibi bir ilişki yaşayıp tatsız olaylarla birbirinizin hayatından çıkma riskiniz olacaktır, ve bu hoşlanıp karşılığında hoşlanılmamaktan daha acı bir durum. ayrıca friendzone yemek sadece erkeklere mahsus bir olgu değil, bir kız da birisinden hoşlanıp istediği türden sevgiyi karşı taraftan görmeyebilir. bir kızla arkadaşlık kurduğunuzda zaman içinde size karşı da aynı şeyleri hissetme ihtimali vardır, bugüne kadar örneklerine rastlamamış olabilseniz de. bu benim fikrim ve tavsiyem, hak verip uymak ya da sen çok biliyon havan batsın inek diyip sallamamak sizin tercihiniz, saygı duyarım.
Ozlemeyin gencler. Insan ozlemeye kalkinca yastiginda basinin biraktigi cukuru bile ozluyor cunku. Gerek yok. Hayat cok hizli. Yerine yeni sevgiler yeni iliskiler geliyor. Uzulerek gecen gununuz yaniniza kaliyor.
Buluşacağımız noktaya benden önce ulaşıp bir yere oturduysa, beni görünce ayağa kalkıp kollarını açması.
Üzüldüğü zaman ne işi varsa bırakıp benim yanıma gelmesi, buluşunca tek kelime etmeden elini kalbimin üstüne koyup bir süre gözlerini kapatması.
Sarıldığımız zaman önce normal, sonra sıkı sıkı kavraması.
Birlikteyken birşeyi başardığında gözlerimin içine bakıp muzip muzip kıkırdaması.
Bana laf soktuğunda gözlerini şaşı yapması, sonra gülmeye başlaması.
Ben birşeye üzüldüğüm veya kızdığım zaman hemen susturup başını omzuma koyması.
Ben cesaret gerektiren bir işi yaparken (sahneye çıkmak, topluluk önünde konuşmak gibi) en önden beni izlemesi ve benden daha çok heyecanlanması.
Her "minik kalpli dev" deyişi.
ilgilenmediği bir konuda bile olsa, ben konuşurken tüm dikkatiyle beni dinlemesi.
Moralim bozukken gelip saçlarımı karıştırması, "ne oldu dev adam? Anlat bakalım." diye sorması.
Birlikte vakit geçirirken bir anda "yemek yedin mi bakayım sen?" diye azarlaması.
Kısacası; beni önemsediğini, sevdiğini, benimle mutlu olduğunu gösteren her hareketi.
Özledim seni küçük kız. Ne yapayım? Umarım mutlusundur oralarda bir yerlerde.
sinirlenince gözlerini bir müddet üzerimde gezdirmesi. ama öyle bir ziyafet yok dünyada, sırf o halini görmek için defalarca sinirlendirdiğim olmuştur. özledim.
tam buluşacakken karşıdan biraz yere bakarak gelen sevgilinin, göz temasıyla birlikte gülümsemesi. işte tam da bu hatırlandığında, "yak bi sigara" daha.
eski sevgili tarafından bir zamanlar maruz kalınan ve unutulamayan hareketlerdir.
hadi bir meyve hazırla dediğimde, "tamam" bile demeden kalkıp mutfağa gitmesi.. geldiğinde onun için de doldurduğum rakı bardağını hiç şikayet etmeden yudumlamaya başlaması. bu sırada televizyon izlememiz, sohbet etmemiz.