gemilerde gezdiriyorum hayatımı, hissedebilmek için ve bir baloda şu an gözlerim, arıyorum seni.
kulaklarında ve kalbinde sessiz olmayı dudaklarından okumuştum, sessizliğimin ışığı kulaklarında erirken aynı melodiyle ezgilerde buz tutmuşum.
bir pianonun en hisli sesinde ve ya sıcak bir resmin en ücra köşesinde, sıcak gülüşlerin soğuk gölgelerinde düşleyemediğim hayaller kadar özlüyorum seni.
kaybedilmiş savaşım en başından ve oyunlar oynanmış bana ben farkına varmadan. Yüzüm buruşur, 'keşke' demese de bakışların; çalınmış tüm massallarım, yalanmış bakışların.
kıyıdan kaçan her dalgada bekliyordum seni. adı hiç duyulmamış notalarda istiyordum seni.
hafızamın en orta yerinde hüzünle birlikte seni, düşünürken sessiz, sensiz parlak güneşi. sessizleşir artık istanbul'un maviliği, kitaplarda okumuştum oysa ben hep sevgiyi.
gri gökyüzünü maviye boyarken yırtarsın çığlıkları ve her gün yeni hayaller peşinde koşar ayakların. imrenirsin ilk başta yalnız kalmaya ve sonra anlarsın ki toprak artık duyguların.
içimde hala saklı kaldı sıcak nefesin, kulaklarımda çınlayan bu ezgi senin sesin. Mutluluğumu sermiştim kokunla zamanında, yok oldum şimdi her şey sular altında.
peki, siz parmak uçlarında yıldızları öptünüz mü ? yoksa kaybedeceğini bildiğin bir düş her gün görülür mü?