vakti gelmiş gündür. sokağa çıkma yasağı var biirrrrr. istanbulda lapa lapa kar yağıyor ikiiiiii. hava eksi bilmem kaç derece üççççççç. dolayısı ile öyle buluşup vay efendim öbüşelim koklaşalım birbirimize hediyeler verelim sarmaş dolaş nispet yapalım falan yok bu sene. vallaha bak görürsem polise jandarmaya ve filyasyon ekiplerine haber veririm 3000 liradan 6000 lira ceza yersiniz. oturun oturduğunuz yerde..
25 senedir doğru düzgün bir ilişki kuramadigimi yüzüme vuran gündür. Sadece birinde ilişkim vardı onda da ayrılmak üzereydik. Çok anlamlı bir gün olmasa da ben biraz kendim adına uzun süreli ilişkilere imrenerek bakıyorum bu tarz günlerde.
Edit: Eksi puanlayanlar derdiniz ne düşene bir de siz mi vuruyosunuz
Sevgilim var ama bu sene kutlamayacağız , ben ona istediği bir oyun klavyesi ve mouse aldım, oda be zamandır istediğim bir alışveriş sepeti vardı 1-2 mağazadan onları aldı yetti işte, uzun ilişkide artık kutlayamıyoruz mumdur bilmem nedir. ikimiz de mutluyuz o yeni klavyesiyle oyun oynarken ben de canım giysilerim ve takılarımla defile yapıp geziniyorum etrafta.
Herşeye alıştık da 3 al 2 öde nedir Allah aşkına? Yani 3 sevgiliye 2 sevgili masrafı mi?* Çünkü erkekler sevgilisine 1 pırlantayı zor alıyor 3 pırlanta almaz.
Tüketim çılgınlığına yeni bir gün eklenmesidir iyi kötü satışlar oldu herkes mutlu yapmacık mutluluklardan biridir sevgi aşk gibi değerlerin maddiyata döküldüğünün resmidir ...
şu sevgililer günü tribleriini anlamiyorum
1.tip; sevgilisi olmayip evindeki kediyi kopegi çiçeği cekip bize hergun sevgililer gunu diyen ama icten ice yine yalniz girdik sevgililer gunune yıkıkligi yasiyan ama bunu bu sekilde yansitmama çabasında olan tipler.
2.tip ;daha kotu bir tipleme bu , sevgilisiin aldigi hediyeyi cicegi yedigi yemegi ne bulduysa paylaşa paylasa sevgilisini öve ove bitiremeyen tipler..
hepiniz boşsunuz.
Sevene her gün olan gün... Tarihiyle ilgili, ve hem de romantik aşkla hiç ilgisi olmayan, kanlı ve vahşi tarihi kökeniyle ilgili bir şeyler yazasım vardı bu günün. Fakat o detaylara girmeyelim...
Ben bu günü "sevgili" değil de "sevgi" günü ilan ettim. Kalbim bir şekilde hiç boş kalmıyor çünkü; o şekilde de eksilmiş filan hissetmiyorum.
Güllere gelince, ben onları kendim yetiştiriyorum. Şu an için sezonu bitti, en son kırmızı gülümü de 10 gün kadar önce kopardım. Mayısta tekrar açacaklar, renk renk...
Hayat da böyledir... Gerçek ve en güzel olan şeylerin hepsi de emek ister. Ardından da karşılığını fazla fazla verir. Bunu unutmayın, hiçbir şey boyamasın gözünüzü...
Sevgililerin evlilerin birbirini tanıyıp tanımadığını anlama günüdür bence . Pahalı hediyeler alır ama kız paraya önem vermez ve mutlu olmaz. Çiçek alır kız çiçek sevmez . Uzar gider.
Belki beklenilen gözlerinin içine baka baka dans etmektir. Belki lunaparka gidip çocuk gibi eğlenmektir.
Belki de bir tatlı yapıp üstünü süslemektir.
sanırım artık sevgililer gününü kutlamamak moda, her neyse. bir çiftin birbirleri için bir şeyler yapması, o günü özel bulup birbirlerine hazırlanmaları, birbirlerini düşünmeleri kadar güzel bir şey olamaz. bunu alışveriş çılgınlığına veya gösterişe bağlamadıkça çok naif buluyorum. ha şöyle ki bana hiçbir zaman şunu gördüm aklıma geldin; sesini duymak istedim denmedi ya da sana yakışacağını düşündüm tam seni yansıtıyor diyip bir şey hediye edilmedi, birilerinin bana bir şey hediye etmesi için bunu zorunlu görüp tahmin edilebilir bir zamanda alması gerekiyordu. bugüne kadar hiç çiçek de almadım başkasından. yani kutlayabilen kutlasın, ben kutladım kendimce, benim günüm kutlanmadı tek taraflı kutladım ama olsun. sevmek güzel şey, sevilmek hakkında bir fikrim yok. Ps: en azından seni seviyorum diyebilirdi yalandan da olsa.
Yıllar boyu sevgililer gününün ne kadar manasız olduğunu dile getirdim durdum. çünkü benim için bir insanın var olduğu günden daha önemli bir günü olamazdı hayatta. yine de her 14 şubat benim için en mühim günlerden biri oldu. mühim diyorum evet, lakin sevgililer günü olduğu için değil.. benim için, tek gerçek sevgili, can şenliğim, canım dedeciğimin doğum günü olduğu için.
gidişinle kolumu kanadımı kırık bırakan canım dedem.sen benim için hiç ölmedin ya, maddeten yaşasaydın bu 14 şubat'ta tam 80 yaşında olacaktın. seni kaybettiğim gün, sanki dün gibi. seni öyle çok, öyle çok özlüyorum ki, sanki zaman hiç akmıyor ve ben sanki hâlâ son zamanlarını birlikte geçirdiğimiz o hastane odasındayım. hâlâ yokluğuna zerre alışamadım. tıpkı seni kaybedeceğime zerre inanmadığım gibi...seninle önümüzde koşacağımız kocaman, uzun bir maraton vardı. yine de ben o maratona hiç bitiş çizgisini göremeyecekmişiz gibi hazırlanmadım. ben günlerce uyumadan, yorulmak nedir bilmeden koşarken, sen beni yarı yolda bırakıp nasıl gittin be dedem ??? hem de yaşadığımız, doktorları bile şaşırtan sayısız mucizeden sonra...gerçekten dedikleri gibi, çekeceğimiz büyük acıya rağmen bize daha fazla yük olmamak için mi bıraktın mücadeleyi???
sana son dakikaya kadar seni ne çok sevdiğimi söyleyip durdum. son dakikaya kadar ellerimiz ayrılmasın istedim de, biliyorsun doktorlar müsaade etmediler. çıkardılar beni odadan. sonra, sonrasını hiç hatırlamıyorum bile...hemşirelerden biri sakinleştirici yapıp, beni bayıltmış. göremedim senin odadan çıkarılışını. eve nasıl getirdiler, yatağıma nasıl yatırdılar hiçbirini hatırlamıyorum. ertesi gün ebedi istirahatgahına yolcu edilmeden evvel,babam izin verdi seninle vedalaşmama. ah dedem, doyamadım gül suyu kokan buz kesmiş yüzünü öpüp koklamaya...sen hep çok üşürdün dede, nasıl da buz tutmuştun öyle. ısıtmak isterdim seni ama yaşatmayı başaramadığım gibi, affet onu da başaramadım işte.
ben seninle hep gurur duydum. en çalışkan, en cesur, en mert, kimseye kuruş borçlu kalmamış, boğazından tek bir haram lokma dahi geçmemiş bir insandın sen.
ah dedem, gözümün nuru, acın halen ateşten gömlek, demirden leblebi... bana hep alışırsın deyip duruyorlar. yarın da, öbür gün de, demeye devam edecekler. öyle ya, onlar seni nasıl sevdiğimi, nasıl özlediğimi nereden bilecekler. benim can yoldaşım, artık senden sonra hiçbir şey aynı olmayacak biliyorum. çünkü sen olmadan tüm mutluluklarım eksik, tüm gülümsemelerim yarım.
hatırlıyor musun, çocukken seni rüyamda ölmüş görürdüm. ağlayarak uyandığım, koşarak sana sarıldığım olurdu sayısız kez. n'olur allah'ım bu kabus olsun derdim gözüm açılana dek. şimdi seni en güzel giysilerinle, mis kokular içinde yaşıyor olarak görüyorum ama bu kez allah'ım n'olur uyandırma diyorum.
biliyorum, ben bu hayat bilgisi dersinden geçemeyip, sınıfta kaldım. senin yokluğunla başa çıkamıyorum dede.ama en büyük iki korkumdan biri ile yüzleştikten sonra artık hiçbir şeyden korkmuyorum.
arkadaşların beni, ben de onları hiç yalnız bırakmıyorum..önümüzdeki hafta da ramiz dedenin, senin en iyi arkadaşının doğum günü. elbette ziyaretine gideceğim. yine bana "oğlum yine mi hediye aldın? yapma" diyecek ama "karşılıksız değil. babama sarılır gibi sana sarılmama izin verdiğin, beni onun gül kokusundan mahrum etmediğin, hep yanımda, yakınımda olduğun için bu" diyeceğim ona. "dedenin doktoru senmişsin" diye takılan şakacı ali amcayı da unutmuyorum. uzun sohbetler ediyoruz. bizimkilerin yanında ağlayamadığımdan, birlikte ağlıyoruz onunla. "ne güzel adamdı senin deden" diyor. sanki ilk kez söylüyormuş gibi. "ne mutlu bana, öyleydi" diyorum. yine, yeni, yeniden, gururum okşanarak.
canım dedem, daha evvel sana yazamadığım için küçük torununu affet olur mu??? aklımdan çıktığın için değil, cümleler hep boğazımda düğümlenip, ellerim titrediğinden yazamadım şimdiye dek. şu anda ağladığıma da bakma, sanki karşımdaymışsın gibi, sanki seninle sohbet ediyormuşum gibi, yazdım ya, duygulandığımdan ağlıyorum. üzülme sen sakın.
sen gözümden gönlüme intikal ettin ama ben seni sevmekten hiç vazgeçmedim. yarın sabahtan, yanına gelirken yine o kokusunu çok sevdiğin papatyalardan alıp geleceğim.bol bol konuşuruz yine.iyi ki doğdun, iyi ki benim dedem,kahramanım, gurur kaynağım oldun.
sen yaş aldıkça, benim de ömrüm vefa ettikçe, sana iyi ki doğdun demeye devam edeceğim.
nurlar içinde, huzurla uyu.
Özeldir hediyesi de özel olmalıdır. Erkeğe hediye arayışında olan hatunlara da önerim Bernhard H. Mayer saat veya bileklikleridir. Bir erkeğin unutamayacağı hediyeyi vermiş olursunuz kendisine benden söylemesi. Nerden biliyorsun derseniz de kendimden biliyorum. Biliyorum da konuşuyorum.
Kedilerimizden birinin göz, birinin kısırlaştırma ameliyatının yapılacağı bir cuma günüdür.
Çok fazla anlamı olmamasına karşın biz de kapitalizme ufak da olsa bir destek vereceğiz tabii ki.