karın altında saklı olanları çıkarmakla, bile bile; acı acı uçup gelendir, her köşede belirmek üzere...
sevgisizliğin ortasından yakıp geçen bi alev parçası gibi,, ilerleyip hızla ok misali delip geçen kalp parçalarını.
yalnızlığı ise soğuğuyla yakıp küle çeviren...
o müthiş burukluk!
eskinin yıpranmışlığı, uzaklığı, anıları;
derinlerdeki yeninin ulaşılmazlığı, korkaklığı...
pişmanlıklar gidip gelen
özlemler unutulan...
gece girilen ve sabah olunca çıkılacak olduğu bilinen bir tünelde hapsolmak gibi.
ama sabahın hiç gelmeyeceğini bilmek
gerideki karanlığı özlemek ama bitmeyeceği bilinen yolun sonundaki parıltılara ağlamak
ağlamak
ağlamak
aynada kırmızı şiş gözlerden başka bi şey göremeyene kadar ağlamak...
sonra
alışmak bu karanlığa; üstü kapalı, gerisi boş, ilerisi boş karanlığa...
kırmızı bir ışık yakmak herkese kapalı olan o günkü dünyana ve sesler salmak odanın her bir yanına
dalga dalga bedenine çarpıp uzaklaşan hüzün dolu ezgiler...
doğaya açmak kapını perdeni, mumlar alevleriyle mesajlarını gönderirken uzaktaki dostlara-yıldızlara...
sonra
dans etmek içindeki, tüminsanlardandahainsancılşey ile,
usul usul önce, yavaş yavaş çekingenliği soyup atarak üzerinden...
sonra beden ile;
akıtırcasına tüm duyguları
acıları-aşkları-hüzünleri-özlemleri-ulaşılamazlıkları-umutları-umutsuzlukları
bir bir kırmızı ışık hüzmelerinin üzerine
alıp uzaklaştırsın diye...
sonra
sonra işte varolmanın dayanılmaz hafifliği ile
uçmak önce karış karış sonra boy boy uçmak birlikte...
ve...
uyumak her şeye rağmen galip gelen ağırlık ile...
kişinin hiç bir ilişkisi sevgililer gününe denk gelmediyse yine "ah ulan şansıma sıçam, acaba nasıl geçiyor bugün, acaba bende tadabilecem mi?" diye düşünmesine neden olur...
his dedik ama derseniz; tabii ki bir burukluk, bir ezikli ve de alkol halleriyle çerçeve uzar gider...
evin kapısı çalar, kameradan gelen bıyıklı ve kapıyı açmamayı düşündüren bir adam siliueti göze çarpar. o sırada kapı ısrarla çalmaya devam eder, adam bir yandan sigara içmekte bir yandan kapının açılmama ihtimaline karşın elindeki buketi kameraya doğru uzatmaktadır.
neşe ile otomata basılır. yukarı çıktıktan sonra karşınıza çıkan dev gibi kırmızı gül buketi ile kalakalırsınız. unutmamıştır, sizi seviyordur. ağzınız 20 lik diş hizasına doğru açılır da açılır, sigaraya devam etmekte olan bıyıklı çiçekçi, kendisinden hiç beklenmeyecek bir eda ile;
"sevgililer gününüz kutlu olsun bayan!" der..şaşkın şaşkın; "sizin de" diyip, kapıyı kapar içeri girersiniz. bir an evvel telefonu elinize alıp, ona onu ne kadar ok sevdiğinizi haykırmak ister, ne kadar düşünceli olduğunu kendinize tekrarlarsınız..