sevgililer gününde yalnızım ama mutluyum mesajı vermeye çalışan genç kız kişisi elinde browniesi *, tv'nin karşısına geçip romantik komedi bir film koyar izler... komedi kısmı sırf olayın ezikliğinden kurtulmak içindir, esas olan romantik olan her noktada allah belanı versin rıza nidalarıyla ağlamaktır. kesinlikle dışarı çıkmaz çünkü o gün sevgililer günüdür. otobüsteki tüm çift kişilik koltuklar dolmuş, kumrular 15 dakikalık romantizmi yakalamak uğruna tek duraklık yolculuklarda bile sırayla kafaları omuzlara koyup uyumuş numarası yapmaca oynamaktadırlar*. yemek yemek isteseniz tüm sinir bozukluğuyla birbirinin ağzını silen sevgililer görürsünüz.* vesselam evde oturmak en mantıklısı gözükür gözünüze, film de işin artistik patinaj kısmı, tavşan pofuduk terlikler, pijama, makyajsız yüz...
tam ambiyansı yakaladım oyşş derken kapı çalar. kim bu densiz... küçük delikten bakarsınız...gözüken sadece renkli çiçekler. (bkz: kim ki o) "abla ben aç"... açarsınız postacı.*adamın rahat tavırları,donunu gevşetmek amacıyla yaptığını düşündüğünüz hafif çömelip kalkma hareketi, sanki hergün evinize çiçek getiriyormuş da bu da öyle bir günmüş halleri, neresinden çıkardığı belli olmayan kalemi size uzatışı, kısacası her şey sinirinizi bozar. abla da neymiş hem. çık dışarı çık çık... neyse ki olayı daha çok kompleks boyutuna sokmadan, sorulur: "kim getirdi bu çiçekleri?" "kartta yazıyor *" *alelacele cüzdana yapışılır, titreyen eller-dolmuş gözler ikilisiyle para çıkartılır:
"al bu parayı söyle o eşeğe bi daha bana..."
"abla ben nerden bileyim nerden geldiğini bu çiçeklerin?sen kendin bilin ararsuğn, sölersün"
demek bu olay sadece filmlerde oluyormuş, mada faka mada faka lanet olsun triplerinde kapıyı ayağınızla kapatırsınız. sonra bu hoşunuza gitmiyormuşcasına, aman allah kahretsin nerden çıktı şimdi bu gerzakağğlı ~ (bkz: gerizekalı)*ne mutlu size~