"Sevgili ülkem, böylesine iç kanamasını, toplumsal ve çevresel kirliliği, üzerinde yaşayan insanların ulusal varlıklarının inkarını, gerçek sahiplerinden biri olan Kürt halkına karşı topyekün kirli savaşı, insanların dillerinden, dinlerinden, farklı kültürlerinden dolayı düşmanlıklarını, gençlerinin, aydınlarının, emekçilerinin bu ölçüde suskunluğunu, hareketsizliğini, tepkisizliğini hak etmemiştir. Çok şeyler verdin bize. Böylesine cömert, özverili hangi ülke, hangi anne olabilir ki!.
Ve sevgili ülkem, bugün senin köylerin, kasabaların, ormanların bombalanıyor; insanların suskun, çevrecilerin kör, dilsiz, sağır, kadınlarına, genç kızlarına tecavüz ediliyor, kadın hakları savunucuların, feministlerin bihaber!
Gençlerin öldürülüyor, anaların, babaların seyirci! Senin için kanıyor, cezaevine, işkence haneye, kan gölüne dönüştürülmeye çalışıldığın için. Bir kız çocuğunun köşe başında bırakılıp gidilmesi gibi terk edilmişliğin hüznünü yaşıyorsun.
Halbuki sen uygarlıklara yataklık ettin, tarih sende başladı. Şeyh Bedrettinler, Pir Sultanlar sende yaşadı. Nazım Hikmetler, Yaşar Kemaller seni yazdı.
Ey hiç sevgisi bitmeyecek gençlik aşkımız, kara sevdamız, uğruna kavga verdiğimiz, özlemini tattığımız, sokaklarında, köylerinde, dağlarında özgürlük ve sosyalizm meşalesi dalgalandırdığımız, üzerine sevdaların en güzelini, terk edilmişliğin en yürek yakanını yaşadığımız sevgili ülkem, bilesin ki kafalarımızla ayaklarımız aynı yerde değil. Bilesin ki, razı değiliz bu gününe. Bizi bekle demiyoruz, ileri git elbette.
Ama sana söz, geleceğiz sana. Dağlarında savaşacak, gecekondularında, fabrikalarında, köylerinde özgürlük isyanı örgütleyeceğiz.
Dağlar yalnız savaşmak için değil, üveyik avlamak, çiçek toplamak içindir de. Sokaklarında daha bir özgür dolaşacak, deniz kenarında bir köhne meyhanede rakı içecek, sabah yağmurunda ıslanacak ve belki de sevgilimin kollarında ağlayacağız son kez!..
Sen rahat ol, ağlama; ne Tandoğan'dan Kurtuluş'a yürüdüğümüz gençlik olup isyan ettiğimiz, köylerinin önünde karakollarını, kaymakamlıkları bastığımız, faşistlerle dövüştüğümüz, sevgilerimizi, aşklarımızı, kavgalarımızı yaşadığımız günleri unuttuk, ne de nostaljiyle yaşıyoruz.
Unutmak, umut kesmek bize ait duygular değil, bu yüzden sen ağlama sevgili ülkem, rahat ol, geleceğiz sana; olanca topluluğumuzla, delikanlılığımızla, tüm coşkumuzla, Dev-Gençliliğimizle. Sokaklar şenlik olsun, sevdalılar buluşsun, dağlarında çiçek toplansın sevgililere diye. için kanasın ama sen ağlama."
(Sevgililer Günü için 1994 yılında Yaşathak Aslan tarafından yazılmış olan mektup)