ilişkiyi yokusa süren en önemli faktördür. kim ne derse desin yanı başında duran sevgiliyle kilometrelerce uzaktaki sevgili aynı değildir olamaz. insan sevdiğine dokunmak, kokusunu içine çekmek ister.
sezen aksu, ışın karaca'ya verdiği bu şarkıda çok güzel anlatmıştır.
"Aramıza yollar yabancı kollar zor yıllar girdi
Ümitlerimi saf sevinçlerimi derken seni kaybettim
Bir iki sözle bi kaç şarkıyı adaletsiz yargıyı
Bir de bu talihsiz yazgıyı kalbime kaybettim"
Edinebileceğiniz en boktan histir. Hayatımda hiç bu kadar göt lalesi gibi kaldığımı hatırlamıyorum. Canım hiçbir şey yapmak istemiyor. Ne yemek yiyebiliyorum, ne kahvaltı edebiliyorum. Nerdeyse her gece arkadaşlarımla dışarı çıkmama rağmen, aklımı bi köşesi hep onda.
işin diğer bir tarafıda, ülkelerin be kültürlerinde farklı olması. Bizim insanımız sevdi mi tam seviyor gerçekten, aşka ve sevgiye çok hoyrat, delicesine ve kör kütük bir bakış açımız var. Romantiğiz gerçekten. Ama özellikle orta ve batı avrupa kültürlerinde. Aşk ve sevgi biraz daha metafizik, aşırı duygu yüklemiyolar insanlar kendilerine. Buda ne yazik ki, bizim lanetimiz bana göre.
Kısacası sevgiliden uzak olmak, bazen saatin akrep ve yelkovanına dalıp gitmektir, bazen telefonun başında beklemektir, bazen skype'ta onun çevirimiçi olmasını beklemektir. Zordur. Çok sınayıcıdır. Kişilerin dirayetine bağlıdır. Her iki tarafra kararlıysa, sonuna kadar gider, değilse de solar gider.
bunun adı araya sehirlerin degil, dagların, yolların, ülkelerin, girmesidir. yoktur dermanı yarini sarmaktan başka. yardır, candır, uzaktır ama olsun bu gonul buna da dayanır.
(bkz: ayrılık zor zanaat)