bir gömlek,bir tişört, bir anı kutusu, içinde adının baş harfi olan anahtarlık, pinokyom,bilekliği, azıcık da kokusu var.
mutsuzum. mutsuzluktan ölüyorum. hepsini az önce kaldırdım bir bavula, artık gözümün önünde olmamalılar.
çok çok uzun zamandır konuşmuyorum. kimseyle, kendimle bile.o kendimi bildim bileli, bana aitti sanki. ben şimdi bu fikri kabul etmekten öyle korkuyorum ki kaçtıkça kaçtım. ama her adımımda daha ağır çarptı bu gerçek yüzüme. gidecektim, ama daha kötü bi anım olsun istemedim artık. her adımımda başka birisiyle sarıldığını, başka birisiyle ne kadar içten güldüğünü, bir de gülerken kısılan gözlerini gördüm. sorgulamadım, sorgulayamadım. buna gücüm yok. onunla konuşmaya, sitem etmeye bile gücüm yok.
kırgınım, kızgınım. anılarda boğuluyorum, öfkeme sığınıyorum. özlüyorum, öfkemden bıkıyorum, o zaman da başkasına ait oluğu gerçeği bir tokat daha atıyor bana, düşüyorum. düştüğüm yerden o kadar uzun zamandır kalkamıyorum ki, alıştım yani. hiç iyi bir şey olur diye beklemiyorum mesela. bunu öğrenmeden önce ondan hep bir umudum vardı, aptallığımı seveyim ki. artık o da yok. çünkü artık olmaz. ben bu acıyı ölene dek unutmam hepsi bu.
güvenmeyi unuttum, sevilebileceğim duygusunu.beni bir tek o sevdi sanırım, sonuç ortada.
sevdiğin birini o hayattayken kaybetmek, ölmesinden berbat galiba, çünkü o orada biliyorum, ama dokunamıyorum. arasam telefonun ucunda biliyorum ama arayamıyorum. herkese var, bana yok.
onun başkasıyla mutlu olduğunu görmektense can çekiştiğini görmeyi tercih ederdim, demiştim, biliyordu.
yıllar sonra hiç güvenemeyeceğim, her sabah uyandığımda aklıma ilk gelenin kim olduğunu bilmeyecek bir adamla aynı yatağı paylaşmak zorunda kalacağım onun yüzünden, kafamda onunla kurduğum hayattan bambaşka bir hayat yaşarken başka bir adamla yine sadece onu özleyecek kadar adi bir kadın olacağım ben de. bunu bilmek çok acı.
sevdiğim adamı kaybetmek çok acı, ve umarım bu acının ne demek olduğunu bilen kadın sayısı çok azdır.
işte böyle sözlük bin yıl sonra içimi döktüm sana. onunla bir daha asla konuşmadım, hem ne diyebilirdim ki zaten sadece işlediği bu kusursuz cinayet için teşekkür edebilirdim ama o bunu yaparak öldürdü beni, ve ölü kadınlar konuşmazlar.
mok afedersin. aldattığı kızla çekindiği ihanetin fotoğrafı. uzay boşluğu gibi hissizlik. yanmış derinin hissizliği... korkak bakışlar, düşük omuzlar. güvendiğin dağ başına yıkılınca, derme çatma bir kulübe bile kuramayacak bir harabe.
Kokusudur. Metroya binersin bir anda bir parfüm kokusu sızlatır burnunu. Tüm anılar sanki mümkünmüş gibi ses hızıyla aklını ele geçirmeye başlar. Daha fazla yazamayacağım arkadaşlar gözüme toz kaçtı benim. Siz devam edin.