efendim, bu öyle bir hâl, öyle bir nimet, öyle bir mertebedir ki, yaşayan için anlaşılamayanı anlatmaya zorlanmak, yaşayamayan için sadece gıpta etmek, yaşadığını sanan için ise kuru bir avuntudur. sevgiliden başkasını görmeyen göz, görmeye zorlansa dahi görmez. ne mutlu bu gözün ve bu göze hükmeden kalbin sahibine.
-abi sevgilimden başkasını göremiyorum.
nmut:kör müsün olum. aha bak bunu görürsün ama.
-neyi hee öhm göremedim neydi o abi.
nmut:bsg lan kızın içine düştün resmen!
-nolur nejlaya söyleme!
birgün devrin alimlerinden bir zat, bir ağaç altında namaz kılmaktaymış. tesadüf ya bizim mecnun da o esnada oradan geçmekteymiş. derken yanlışlıkla bu zatın önünden geçmiş. alim kişi hemen namazını bozmuş ve mecnunun yakasına yapışmış;
-ben ki allah aşığı bir insanım. sen nasıl olur da ben namaz kılarken önümden geçersin?
diye kızmış mecnuna. mecnun gayet sakin cevap vermiş;
-ben de leylaya aşığım. gözüm ondan başkasını görmez. nereye baksam leylayı görürüm. madem ki siz de allah aşığısınız. nasıl oldu da benim önünüzden geçtiğimi gördünüz?
Bir ara ortaokul ya da lise yıllarında bununla ilgili (o zaman çok güzel bir sözmüş gibi gelen) bir söz vardı. Yanlış hatırlamıyorsam şöyleydi: Dünyada iki tane kör var; birincisi senden başkasını görmeyen ben, ikincisi beni görmeyen sen.