Kişiden kişiye, ilişkiden ilişkiye değişen dönemdir.
4 yıl beraber olur ayrılır senden. Ayrılalı 8 ay olsa da unutamazsın. Aradığında sen şizofren, ruh hastasısın der.
8 ayda unutamayan insan zaten öyledir galiba. Yani ben. Yada çok sevmişim. Pardon hala seviyorum seni kızım. Hayal dünyamdasın.
bu dönemi atlatmak için en iyi iki ilaç hatun ve jack daniels. sonrada aman sabahlar olmasın.
tabi bu işin biraz şaka tarafı bir hafta sonra başlanır:
- bana ne özledim. özledim de özledim.
akabinde bir kaç sonra bu dönemde önce pişmanlık, arkasından gözyaşı, sonra nefrete dönüşen sevgi
ve en sonunda da aman iyi ki bitmiş cümleleri kurulmaya başlanır ve yeni aşklara yelken açılır ya da
oturup yas tutulmaya devam edilir.
seviyorsan fakat birtakım sebeplerden ayrılmak zorunda kaldıysan, ayrılık sonrası ilk hafta faciadır. tekrar mı başlasak falan deyip durursun. tabi ayrılan sen isen. karşı taraf ayrılmışsa işler boka sarmıştır, bekler durursun. sonuç olarak ilk haftayı bir şekilde geçirdikten sonra yavaş yavaş unutur gidersin. en önemlisi, belki kişisel bir şeydir bu ama hoşlanılacak, aşık olunacak yeni hatunlara bakmak müthiş rahatlatır. kimse vazgeçilmez falan değil, unutamam dersin 2 yıl sonra ne mal adammışım, üzüldüğüm şeye bak der gülüp geçersin.
Arkadaslarla her gece içilen o buraya gelecek diye efelenilen, hüzünlü şarkılar dinleyip aglanan, onunla ilgili herşeyi ortadan kaldırılan hayatta herkesin yasamasi gereken ve insani olgunlaştiran bir donemdir.
alışmışlık olduğundan epey zor geçen dönemdir. işten ayrılmak gibidir mesela. boşluğa düşersin. sabah telefona mesaj gelmez, tam arama saatinde telefon çalmaz. anne gelip hüzünlü gözlerle seni seyreder ve eğlendirmeye çalışır, hatta dışarı gezmeye götürme telaşına kapılır. etraftaki herkes bir şekilde sürece olumlu katkıda bulunmak ister. her ne kadar bu tip çabalar insanı sevindirse de o acıyı dibine kadar çekip bitirmedikçe bu dönem sona ermez. her ayrılık acı verir. biten ilişkisi için üzülmeyen acı çekmeyen insan ya sevmemiştir ya da kendisini kandırıyordur. en geçerli yol dibe vurmaktır. zaten ondan sonra kendiliğinden toparlanma aşaması başlar. süreci siz yönetmezsiniz, sadece yaşarsınız. tabi insana kattıkları da çok, insandan götürdükleri de.
kalp mi mantık mı deyip mantığı tercih edenlerin ve tüm duyguları ona sevgi dese de ayrılığı tercih edenlerin yaşadığı durumdur.
Çok sevmek bazen hiç anlamdır.
canını deli gibi yakan bir bencile verdiğin en güzel yıllar hayat bilançonun en büyük zararıdır.
ayrılık sonrası yaşadığın kabus gibi günler ileride doğruyu bulduğun gün yaşayacağın mutlu günlerin bedelidir.
sana hayat önce zoru ve kötüyü sunmuştur; adam gibi acı çekmiş, katlanmayı, sabretmeyi, umut etmeyi ve sonunda ağzının payını alarak hayal kırıklığını yıllarca yaşamayı öğrenmişsindir de aslında. şimdi sabretmeyi öğreten hayat yeni bir seviyeye yükseltmiştir seni daha net, daha açık görebilmeyi bildiğin, kolay inanmalardan vazgeçtiğin bu dönemde yine öğrendiğin sabrı sergileyerek doğruyu bekleyeceksindir.
denildiği gibi yeni, öylesine, saçma başlangıçlar yapıp bu acının üstünü kapatmak hatadır. acını iliklerine kadar yaşamalısındır ki ileride üstü aralandığında yeniden başa dönmeyesin..
sen hakettiğin hayatı hakettiğini verecek biriyle yaşayacaksındır. sadece bunun için kendini hazır hissetmelisindir, başkasının hayatını mahfederek toparlanmaya çalışmak yeni bir hayatın da içine etmek demektir! bunu yapmadan da kendi kabuğundan sıyrılmayı deneyeceksindir ve inan gün ( bir hafta, aylar ya da yıllar sonra) gelip aynaya baktığında eski sen gibi olmasa da olgunlaşmış sen ile yeniden başbaşa kalınca tüm bu olumsuzlukların bile seni bitiremediğini ve ne kadar güçlü olduğunu anlayacaksındır.
mutluluk değerini bilenindir.
emek hakeden içindir.
kimse değişmez, değişmeyecektir. onun değişmesini beklemek yerine seni mutlu edecek günleri beklemek daha rasyoneldir.
ve kimse deli gibi kapılsa da kimseye kendinden fazla değer vermemelidir.
bu yazdıklarım benim aldığım derstir. yaşayarak öğrenmek istemeyenler için de birer tavsiye...
nice mantıklı günlere...
ayrılma nedenine göre, daha önceki ayrılma tecrübelerine göre değişen uzunluktadır. ikimizin de hataları oldu ama ben düzeltmek için elimden geleni yaptım diyorsan uzun sürmez. elinden gelen bu kadarsa üzülme canım olur mu. zorluğa gelemiyorum, elimden genel olarak fazla bişey gelmiyor ilişkilerde diyorsan kendine üzülmen lazım ama, neden böyleyim diye bakmak lazım bir. antidepresanlara da gerek yok, sadece acını erteler insanın. sen yine çekersin onu eninde sonunda.
3 yıla kadar geçen dönemdir. belki 4 yıldır. bilemedin 5 yıl. ben bilmiyorum bakalım 2. yılı bitirdik.
Gecikmeli edit:7.yıla girdik efendim,değişen bir şey yok.
Gecikmeli edit 2: Yıllar geçiyor,hayatına başkaları giriyor ve gidiyor.. Ama hiç kimse ilk şiir yazdığın,bahçelerden gül koparıp verdiğin kişi gibi olamıyor.
Fuzuli'nin şu dizelerini hayata geçiren günlerdir.
Düşmezem gönlüne yani olubam öyle zaif,
Derd-i aşkınla ki gözgüde görünmez eserim.
El meal: Aşkın derdiyle öyle zayıf oldum ki aynada eserim bile görünmez.
çok zor dönemdir. Hele bir de deli gibi sevdiyseniz...
Ama hayatın devam ettiğine inandırın kendinizi. O sizi terk etti, bir hiç uğruna. Siz de onun inadına mutlu olun. O başkalarıyla gönül eğlendirirken, siz niye oturup ağlayasınız.
Not: Bu tavsiyeleri veren embesil ben, o dönemi antidepresanlarla atlatmaya çalışıyorum.
belli bir beklentinin hazırlanmışlığın son bulması durumudur. ileriye dönük planların vardır birden hesapta olmayan bi ayrılık sonunda hepsi altüst olur hayal kırıklığı ve alışmışlık artık mecburi bir şekilde bitmiştir. bunun vermiş olduğu boşluk psikolojik olarak 1 ila 1,5 sene arasında git geller ve dengesizlikler şeklinde kendini gösterdikten sonra azalarak son bulur.
O kadar sey yaptin sana tek kelime soz etmedim etmem de bana yasattigin acinin insallah 10da 1ini sen yasamazsin. O toparlanma donemi yok kardesim seviyorsan o donem gecmez 2 ay oldu zerre gecmedi. Hala geceleri uyuyamiyorsam onu dusunmeden mevzu bahis oldugundan kalbimde sizlama oluyorsa ne zaman gececek lan bu donem ?
en kallavisi 1 yıl süren dönemdir. suyun dalgalanıp durulması gibidir, tecrübedir ama bir o kadar da acıdır. atlatılmaz diye birşey yoktur. çünkü kimse vazgeçilmez değildir, bu laf biraz klişedir , baymıştır belkide... ama hakikaten öyledir. vazgeçilmeyenlerin nasıl birer birer unutulduğunu görmek için;
ilk evrelerde ağlarsın sızlarsın, daha sonraları ise the misfits - die die my darling şarkısının metallica yorumunu bol bol dinler, bağıra bağıra eşlik edersin. kendine gelirsin.
genç kızların hayatlarının büyük bir bölümünü oluşturan evredir. birkaç zamandır görülmeyen bir kız arkadaş görüldüğünde muhakkak şöyle bir muhabbet döner:
-aaa, hande naber ya?
-iyi işte musa, senden naber? *
...
-ee hande, sevgili durumları nasıl gidiyor?
-sorma musa ya, 3 ay önce ayrıldım sevgilimden, yavaş yavaş toparlanıyorum işte.
-siken iyi sikmiş anlaşılan*
bak bu son cümleyi kurmayan kız yoktur. ne dağınıklıkmış arkadaş, 3 ayda toparlanamamış lan.
genelde terk edilen tarafın girdiği dönem.
terk eden hayatını toparlama evreseni seni bırakarak başlamıştır zaten.
bunu düşünmek yani onun sensiz yürümeye devam edeceğini görmek nefrete nefret katar.
bu tür gereksiz nefretlerin geçtiği zamanlara tekabül eder.
bu dönem alıştığının göstergesi olan evredir.
alışmakta yaşamaktır zaten.
yaşarsın gider işte.